Alman Deutsche Welle darbe girişiminin püskürtülmesinin ardından
İstanbul Kuzguncuk'a gelmiş.
Reklamcı olduğunu söyleyen bir kadınla röportaj yapmışlar. Kadın
bir emlakçıya giriyor. Evini satmak istediğini, kocasıyla yurt
dışında her hangi bir yere gideceklerini, çünkü artık "buraların
yaşanmaz" hale geldiğini kötü bir oyunculukla anlatıyor.
İşyerindeki dini objeler özenle seyircinin gözüne sokulan emlakçı
da "peşin satan" edasıyla onu onaylıyor. "Herkes tedirgin."
Neden tedirginlermiş sizce? Fetullahçı cuntacıların Çengel'de ya da
mahalleleri Kuzguncuk'ta yeniden sivilleri katletmesinden mi?
Karakolları basmasından mı? İnsanları yollarda yerlere yatırıp
işkence etmelerinden mi?
Yok, bizimkiler bu darbeci katillerin bertaraf edilmesinin ardından
doğal olarak başlatılan hukuki soruşturmalardan, ülkedeki eşi
benzeri görülmemiş beraberlik havasından huzursuzlarmış. Millet
demokrasi ve vatan nöbetlerinde sokakları doldurdu ya, vatandaşlar
rahatsız olmuş. "İçleri" daralıyormuş karı kocanın.
Evet, belki ülkelerine, halklarına, komşularına Alman
televizyonunda iftara atıp göç prosedürlerini atlayabilirler. Hatta
bakarsınız bir vatandaşlık kemiği bile atan olur önlerine.
Peki, o zaman "içleri" rahatlar mı?
Ne mümkün!
Kendisine satacak bir ev edindirmekten, meslek sahibi yapmaktan,
komşuluk etmekten başka hiçbir şey yapmayan halkına en hafif
ifadeyle nankörlük eden, yeryüzünde nerede huzur bulabilir ki?
Ruhunda onca kibir taşıyanı hangi toprak kabul edebilir ki?
Acı olan, zor gününde ülkesini fareler gibi terk edeceğini Alman
televizyonuna reklam ettiklerini, kendilerini adam yerine koyan
halkının yüzünü kara çıkardıklarını ileride çocuklarına bile
anlatamayacak olmaları.
Ne güzel söylemiş Cemil Meriç, "Bu ülkeyi yaşanmaz bulanlar, bu
ülkeyi yaşanmazlaştıranlardır."