Öcalan'ın yakalandığı günden beri en büyük düşmanı PKK ve yasal kanadı.
Çözüm Süreci'nde İmralı'daki görüşmelere katılan üst düzey bir bürokrattan dinlediğim, bizzat Öcalan'a ait olan şu sözler sanırım tespitimin en net kanıtı.
"Hayatımda üç kez kendimi özgür, güvende ve rahatlamış hissettim.
Duvar yıkılıp da üzerimdeki Sovyet baskısı kalkınca...
Suriye'den çıkıp baba Esad'ın baskısından sıyrılınca...
Ve hapishaneye girip örgütün tehdidinden kurtulunca!"
Öcalan'ın dışarıdayken bizzat "en yakınındakiler" eliyle tertiplenmiş nice suikastı atlattığını biliyoruz.
Bu "içeriden" saldırılar, Öcalan İmralı'ya koyulunca "nitelik" değiştirdi, "organize" oldu.
Şimdi PKK da HDP de tabanlarındaki itibarından çekindikleri için Öcalan'ı direkt reddedemiyorlar.
Daha stratejik bir metotla hem Öcalan'ı hapisliğiyle vurup hem de onun hapisliğinden yararlanıyorlar.
Mesela, 2 yıl önce Newroz'da Öcalan'ın gönderdiği "silah bırakma konferansı toplayın" çağrısını "Önderlik T.C.'nin esiridir, devletle anlaştı, mesajına mesafeli yaklaşmak gerek" diyerek sümen altı ediyorlar.
2 yıl sonra da ellerinde malzeme kalmayıp sıkışınca ise, "T.C.'nin işbirlikçisi" dedikleri Öcalan'ın "uzlaşmaz tavrından dolayı devlet tarafından tecrit edildiği, hatta zehirlendiği" gerekçesiyle açlık grevine başlıyorlar.