Günlerdir tartışıyoruz. PKK, DHKP-C, DAEŞ, Şam, Fethullahçılar derken Türkiye'ye karşı bir cephe de Avrupa'da kuruldu.
Türkiye'nin aleyhine skandal açıklamaların bini bi'para. Her gün AB üyeliğimizle ilgili, daha önce üzerinde bile konuşulmamış kriterleri önümüze sürüyorlar.
Geçtiğimiz gün de Avrupa Konseyi daha önce hiçbir devlete karşı kullanmadığı "bir silaha" sarıldı. Kabzada tabii ki Konsey'e üye HDP'li vekiller vardı. Ülkedeki demokratik kurumların işleyişini sorgulayıp, Türkiye hakkında "karantina kararı" çıkartmaya çalıştılar.
Türkçesi, Türkiye'nin PKK terörüyle mücadele etmemesi için imkânlarını sınırlandırmak.
"Karantinaymış!"
Evet, benim de içimden "hoşt" demek geçiyor.
Ama sağlam bir cevap Cumhurbaşkanlığı'ndan geldi ve batı karşısında aşağılık kompleksinden leyla gibi gezenler dışında çoğumuzun içine su serpti.
Bizzat Erdoğan, Türkiye'ye karşı sözlerini tutmayan AB ile müzakerelere devam edip etmemenin sorulacağı bir referandum yapılabileceğini söyledi.
Nihayet!
Euro bölgesine girmeyen, Schengen bölgesine dahil olmayan, yani en fazla Türkiye kadar birliğe üye İngiltere AB'yi çıkmakla tehdit ederken, Türkiye daha nereye kadar dayatmalara boğun eğebilirdi ki. Ki sonunda asla ve asla o üyeliğin AB'nin çifte standartları yüzünden gerçekleşemeyeceğini dahası ilerde ortada bir birlik kalmayacağını bile bile.