Aylar önce El Bab'da görev yapan askerlerimizle görüşmüş ve
yemek problemleriyle ilgili sorunlarını bu köşeden yetkililere
duyurmaya çalışmıştım.
Kimileri onca sorunumuz varken bu mevzuun tali olduğunu düşünüp
burun kıvırmıştı.
Birkaç hafta arayla Manisa'daki kışlalardan gıda zehirlenmesi
haberleri gelince dönüp o yazdıklarıma bir daha baktım:
"... Yapılan haberlerin aksine, bölgede askerler için çıkarılan
kumanyaların kötü olduğunu da öğreniyoruz.
Öğreniyoruz dediysem, entelektüel çocuklar, onu bile tarihten
örneklerle ima ediyorlar: 'Napolyon'un dediği gibi, ordular
mideleri üzerinde yürür Melih abi.' Anladığım kadarıyla bu sorun da
askeriyedeki o meşhur 'kantin ve ihale bürokrasisinden'
kaynaklanıyor."
Evet, toplu yemek çıkan yerlerde bu tarz şikâyetlere,
zehirlenmelere daha sık rastlanıyor. Ancak şimdi vakalar Manisa'da
yoğunlaştığı için sanırım soruşturma daha hassasiyetle
yürütülüyordur.
Sanki Mehmetçiğin hayatını sağlığını çok düşünürlermiş gibi, PKK'lı
ve FETÖ'cü karakterlerin, Sputnik'i gibi provokatif ajansların bu
olayı tek gündem haline getirmeleri de şüphelerimizi artırıyor.
Dün baktım, Türk ordusunun içine sızdırılan ajanlara yol gösteren
FETÖ'cü Emre Uslu bile zehirlenmelerle ilgili kaygılarını dile
getiriyordu.
Şaka gibi...
Ama bu işin şakaya gelir yanı yok.
Çünkü TSK, Ortadoğu'daki yangının orta yerinde var olma mücadelesi
veren Türkiye'nin en stratejik kurumu.
40 yıldır sızıntının olduğunu 15 Temmuz'da bir kez daha gördüğümüz
ordumuzun üzerine artık ciddiyetle eğilmeliyiz.
İnsan kaynağının yanı sıra, askeri teçhizatından kumanyasına kadar
kışlalara giren çıkanı mercek altına almalıyız.
Zira hepimiz biliyoruz ki Ortadoğu'da demokrasi ve güvenlik,
mideleri üzerinde yürüyen ordularla çok ama çok alakalıdır.
***