CHP Genel Başkanlığı'nın yolunu Kemal Kılıçdaroğlu'na açan
Deniz Baykal'a kaset komplosuna dair nihayet bir gelişme yaşandı.
Aynı zamanda MHP milletvekillerine yönelik kaset komplosunu da
soruşturan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla bir polis
ve bir çilingir gözaltına alındı.
Daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan polisin
Gülen çetesinin bir dönem çok etkin olduğu bilinen Emniyet
İstihbarat kadrosunda görev yaptığı öğrenildi. Şaşırdık mı?
Türkiye siyasi tarihinin en önemli komplolarından biri
olan Baykal'a kaset operasyonuna dair CHP yönetiminin
ilgisizliği ise kafaların karışmasına neden oluyor.
Tamam, eğer o kaset komplosu olmasaydı Kemal Bey'in Baykal'ı
devirme ihtimali bile olmazdı. Dolayısıyla davanın üzerine gitmenin
Kılıçdaroğlu'nun içinden gelmediğini tahmin etmek zor değil. Ama
insan göstermelik de olsa parti olarak bu davaya sahip çıkmaz
mıydı?
Ama nerede? Hatta CHP merkez medyası da mevzu ile ilgilenmiyor.
Aynı dönemde bazı milletvekillerinin seks kasetleri ardı ardına
patlatılarak partisi dizayn edilmek istenen Devlet
Bahçeli de sessizliğini korumaya devam ediyor.
Peki, incir çekirdeğini doldurmayacak mevzuları günlerce sakız gibi
çiğneyen CHP ve MHP liderlerinin bu kör gözüm siyasi operasyonlara
yönelik sessizliklerinin gerçek sebebi ne olabilir?
Kimileri söz konusu operasyona partilerin de hâlâ siyaset yapan
kimi isimlerin de karışmış olduğunu bildikleri için skandaldan
korktuklarını söylüyor.
Ama şu an için sessiz kalmalarının nedeninin, Gülen çetesinin
hükümete karşı verdiği savaşta kan kaybına uğramaması kaygısı
olduğu açık.
İşte muhalefetin demokrasi anlayışı ve kimlerle ittifaklar
kurabileceğinin net bir resmi.
Cemaat yasal ve meşru sınırlar içindeyken ona islamofobik
gerekçelerle ve özcü bir yaklaşımla karşı çıkanlar, bu yapının
açıkça suç işlemeye başladığı bugünlerde yanında saf
tutuyorlar.
Sonra da hep aynı martaval. "Eskiden siz de bu yapıya sessiz
kaldınız, hatta desteklediniz. Şimdi düşman ilan ettiniz."