İllegal olarak örgütlenmiş silahlı bir gruba yönelik devletin
güvenlik operasyonlarında kullandığı şiddetin dozunu sorgulayan
birinin hümanist olduğu düşünülür.
Devletin vatandaşlarına, polisine ve askerine karşı silahlı
eylemler düzenleyen bir örgütle askeri yöntemlerle değil, müzakere
ile "diyalog" kurması gerektiğini söyleyene ise rahatlıkla pasifist
denilebilir.
PKK'ya karşı bölgede yürütülen operasyonları "kıyım" diye
nitelendiren ve derhal durdurulmasını talep edenler (1000 küsur
akademisyen de dahil) kendilerini en çok bu kavramlarla
savunuyorlar.
Üstelik sürekli vicdanlarını uyandırıp insan hakları duyarlılığı
ile teröre meşruiyet kazandırma arasındaki ince çizgiyi ihlal
etmemeleri için uyardıklarımız öyle böyle radikal değiller. Zira bu
tavırlarında PKK'nın en kör gözüm parmağına terör eylemleri
sonrasında bile ısrarcılar.
Ne var ki PKK'nın operasyon halinde olmayan güvenlik güçlerine
yönelik saldırıları için bu kişilerde nedense aynı hassasiyeti
göremiyoruz. Hatta örgütün sivilleri öldürdüğü saldırılardan sonra
da...
Hatta ve hatta Çınar katliamında olduğu gibi biri iki yaşında 3
çocuğun anneleriyle uyurken öldürülmesinin ardından bile. Düşünün,
PKK bile izahı olmayan bu eyleminden ötürü bi zahmet "üzüntüsünü"
açıklamak zorunda kalmışken, bu dram bizim hümanist pasifistlerde
bir bildiri yazma ihtiyacı bile doğurmuyor.
Kim bilir belki meşgul olduklarındandır. Öyle ya aralarında çoluk
çocuk sahibi olanlar var. E malum dün sömestr tatili başladı,
çocukların karne heyecanı, tatil planı falan.
Ne mutlu onlara.