Petrol satın almak isteyen ülkeler, kuruluşlar, karşılığında
ticarette taraf olmayan ABD'nin dolarını vermek
zorunda.
Doların başlıca rezerv para olmasını sağlayan
ve petrol-dolar denen bu dayatma, 1970'lerde evrensel bir
ticari kural oldu...
Dönemin ABD yönetiminin doların karşılığını altın olarak
vermeyeceği anlaşılınca, Suudi kraliyet ailesini devirmekle tehdit
ettiler... Petrolü yalnız dolarla satacaklarını taahhüt eden bir
anlaşma imzalattılar.
ABD'nin himayesine girmeyi başaran Suudların rakibi olan
diğer OPEC ülkeleri de "seve seve" petrol karşılığı
olarak sadece dolar kabul eder oldular.
O gün bugündür milyonlarca insanın hayatına mal olan kanlı
düzenin mekaniği basit...
ABD petro-dolar hegemonyası sayesinde enflasyon kaygısı olmadan
(savaş gemilerinde bile!) karşılıksız
para basıyor. Aşırı
finansallaşma balonu patlama sınırına
gelince patlatacağı savaşı finanse ediyor...
Petrol satan ülkeler de kabak başlarına patlamasın diye petro-dolar
gelirlerini ABD hazine bonolarına yatırarak çarkı daha da
hızlandırıyor.
Herkes memnun; daha doğrusu olmak zorunda.
Rahatsız olanın, biat etmeyenin başına ne geldiğini
biliyoruz.
"Dolarla değil Euro'yla petrolümü satacağım" diyen Saddam'ın
ve halkının akıbetini mesela...
Ya da sokakta linç edilen Kaddafi'nin...
Chavez'in ve ülkesinin bugün hâlâ çektiği kuşatmayı da
biliyoruz.
Petro-euro talebi karşısında aşırı değer kazanan Euro'ya,
yani Avrupa'ya çekilen operasyonlar ise ayrı bir
yazı konusu.
Şimdi de ABD'nin ileri sürdüğü Zelenski piyonunun üzerine
vezirle yürüyen Putin çok daha büyük bir cüret
gösteriyor!
Kendinden son derece emin bir şekilde müşterilerine, "Euro
falan değil, 1 Nisan'dan itibaren gazı bizden ancak ruble
bulup alabileceksiniz" diyor.
"Hayır kurumu değiliz" diye de ekliyor.
"1 rubleyi 1 sent yapacağım" diyen Biden'ın rublenin hızla
değer kazanmasını ıslık çalarak karşılamasına bakmayın... Mecbur
müşteri pozisyonundaki Fransa ve Almanya'nın "Şantajı kabul
etmiyoruz" demesine de...
O Rus gazını el mecbur alacaklar.