Dünkü CHP Kurultayı epeyce gergin geçti.
Kuşkusuz hareketliliğin nedeni Kılıçdaroğlu karşısında aday olmayı başaran Muharrem İnce'ydi.
Başaran diyorum, zira İnce'nin aday olabilmek için delegenin yüzde onundan alması gereken imzalar tartışma konusu oldu.
"Mükerrer oy kullanıldığı" tartışması sürerken Kılıçdaroğlu sürece müdahale etti.
Milletvekillerinin anlatımına göre Kılıçdaroğlu mükerrer imzalar nedeniyle İnce'nin imza sayısının yetersiz kalması halinde kendi destekçilerinin imza vermesini istedi.
Yani bir nevi "bırakın gelsin" resti çekti.
Ancak İnce "Benim kimsenin imzasına ihtiyacım yok. Ben lütuf istemiyorum. Örgütümün temsilcilerinin imzasını istiyorum" diyerek Kılıçdaroğlu'nun restinin jest olarak algılanmasına neden oldu.
Oysa meseleyi şahsileştirmese, görmezden gelse belki daha az zararla atlatabilirdi...
Her halükarda kazanan Kılıçdaroğlu oldu.
Hakkını teslim edelim...
Kılıçdaroğlu göreve geldiği yedi yılda yedi seçim kaybederek muhalefeti yönetemediğini kanıtlasa da parti içi muhalefeti ustalıkla idare ettiğini her seferinde kanıtlıyor.
Aynı tas aynı hamam yola devam.
***
MÜDÜR BEY...
Peki, genel ve yerel seçimlerde ya da referandumlarda gerginliğin dibine vuran Kılıçdaroğlu nasıl oluyor da parti içi muhalefet karşısında bu denli rahat davranabiliyor?
Elbette bu işte kimsenin değiştirmeye yanaşmadığı Siyasi Partiler Kanunu'nun ve partilerin tüzüklerinin de payı var. Ama maharetin büyüğü bir bürokrat olan Kılıçdaroğlu'nda...
Kafasında "yönetmeye" dair alternatifler olmasa da ulaştığı pozisyonu muhafaza etmek için bilmediği yöntem yok.
Parti içerisinde kim nereye kadar yürür... Kim kimin karşısına çıka...