Herkes Obamalaşan Trump'ın ABD müesses nizamına teslim olup, PKK'nın Suriye koluYPG'ye silah yardımına onay vermesini konuşuyor.
Doğal olarak, Türkiye'deki her kesimden yurtsever de emperyalistlerin bu oyununa tepkigösteriyor.
Ancak biliyorsunuz, hırsız içeride olunca kapıyı nasıl kilitleyeceğiniz üzerine konuşmanın çok da bir anlamı olmuyor.
Yo, sadece PKK ve yasal destekçilerinden, gazetecilerinden bahsetmiyorum.
Çünkü artık, aklı başında olan hiç kimse, onların "devrimciyiz, komünistiz, antiemperyalistiz" ayağına gençleri kafalayıp "ABD askeri" yapmasına şaşırmıyor.
Zira önderliği, hedefi, cephaneliği, insan kaynağı YPG ile aynı olan PKK, hangi emperyalist parayı verirse düdüğünü ona çaldıracağını gizlemiyor.
Bir yandan "Rojava devrimi" diye bağırırken öte yandan göğsünü gere gere, Washington'dan gelen "bölgedeki en kullanışlı güç YPG" açıklamalarıyla övünüyor.
Zaman zaman Rusya'ya, İsrail'e ve İran'a iş yapan kiralık bir çete olduğunu açıkça ilan ediyor...
Ne var ki son zamanlarda gelen, PKK'ya veya HDP'ye değil "Türk solunun" örgütlerinemensup olanların YPG saflarında öldüğüne dair haberlerin üzerinde durmak lazım.
Zira sosyal medyaya falan bakıyorum adeta bir "meşrulaştırma kampanyası" var.
"Meşhurlar" bile ABD'nin bölgede kurmayı planladığı piyon PKK devleti için asker olup ölen bu "Türk solcularına" devrimci diye methiyeler düzüyorlar.
Üstelik de yakın tarihimizdeki yurtsever öğrenci önderlerinin ve hatta Atatürk'ün antiemperyalizm söylemlerinden örnekler eşliğinde...
Ne yazık ki kimi solcu gençlerin kafalarını da karıştırmayı başarıyorlar.
İyi üniversitelerde okuyan, hayalleri, hedefleri olan genç arkadaşlarımız, basit bir mantık yürütmeyle bile ifşa olan bu ajitasyona karşı uyanık olmalılar.