Piyonlarını bir bir sahaya sürüyorlar...
15 Temmuz'da FETÖ ile çektikleri "şah" Türk halkı tarafından boşa
çıkartılınca yine eski tetikçilerine, PKK'ya sarıldılar.
O gece gelişmeleri izleyip saflarını tahkim eden PKK da, Fetullahçı
cuntanın püskürtülmesinin ardından gerçekleştirdiği saldırılarda
aralarında sivillerin çoğunlukta olduğu onlarca insanı
katletti.
Örgüt daha dün zincirinden boşalmış bir köpek gibi doğu illerinde
saldırıya geçti.
PKK'nın tüm gücünü tüketmesinin ardından bölgedeki bir başka terör
örgütü olan DAEŞ'in devreye girmesi de şaşırtıcı olmayacaktır.
Peki hedeflenen ne?
Bu sorunun yanıtı açık.
Ülkece karşı karşıya olduğumuz tehdit, darbe girişimi ya da terörün
ötesinde, Türkiye'nin tıpkı Suriye gibi "hurda bir devlet" haline
getirilmesi tehlikesidir.
Ve bu, 2013'te startı verilen, "Türkiye'yi yönetilmez hale getirme"
hedefinin bir üst aşamasıdır.
FETÖ, PKK, DAEŞ gibi terör örgütlerinin dört koldan saldırdığı
ülkede iç savaş çıkartılacak, ekonomi çökertilecek ve tüm savunma
mekanizmaları etkisizleştirilen Türkiye bölge politikalarına
etkimekten uzak bir "yaşayan cenazeye" çevrilecektir.
Böylece Kuzey Irak ve Suriye'de, enerji nakil hatlarını kontrol
altında tutacak kukla bir PKK-PYD devleti tereyağından kıl çeker
gibi hayata geçirilebilecektir.
Evet, zaman zaman basit bulup küçümsediğimiz bu hedef artık
kimsenin reddedemeyeceği kadar net belirdi.
Şu saatten sonra, ülkedeki meşru siyasi iktidarın ve devlet
aygıtının bu büyük küresel plan karşısında güçsüz düşmesine yol
açacak her türlü adım ve söylem, düşmanın hanesine artı olarak
kaydedilecektir.
Dolayısıyla tüm yurtsever muhalefetin, kimi zaman gözleri
döndürebilen "iktidar perspektifini" bu somut savaş koşullarına
göre "kalibre etmesi" bir tercihin ötesinde zorunluluk.