Merak etmeyin, komünist Marx'la, anarşist Proudhon'un kitaplaşan
atışmalarına dalmayacağım.
Ama konumuz yine ekonomi. Siyasette ya da sanatta, bugünlerde,
kimin kime garezi varsa, konuyu mutlak oraya getirip rakibine,
"hasmına" buradan çakmaya çalışıyor...
Kıraathane işinden sonra siyasetçilikte karar kılan Gürsel Tekin
mesela. O da belediye seçimlerinde CHP'nin İstanbul'dan adayı olmak
için iç ve dış rakiplerine buradan vurmayı kafasına koymuş. Ne mi
yapıyor?
Aday adayımız, bin liralık "Brooks Brothers" marka gömlekle
(kırışmıyor diyedir belki) tebdili kıyafet edip Tahtakale esnafının
arasına karışıyor... "Cumaya gittim döneceğim" notu iliştirilmiş
esnaf kepenkleri önünde ellerini cebine koymuş "tükanlar kapalı"
pozu veriyor. Kent için adı geçen ve her gün cumaya gittiğini
açıklayan Muharrem İnce bence bu pası kaçırmaz!
Gürsel Bey'in mahallesinden gelin biraz buralara, Karaköy'deki
Contomporary'ye." Sanatseverlerimiz bile, bir yandan küratörerin
küratörü Ayşe Arman'ın tavsiyesiyle gittikleri Batmanlı sanatçı
Ahmet Güneştekin'in eserleri önünde fuar sırası yapıp seri
selfie'lerken... Bir yandan da Golden Goose'un 530 dolardan satışa
çıkardığı eski ayakkabıyla, yoksulları aşağıladığını anlatıyorlardı
birbirlerine... Olacak şey değildi yani... Tükürürlerdi kriz zamanı
böyle sanata, modaya!
Boşta kalanlar ise Twitter'da Haluk Levent'i dövüyorlardı. Zira
şarkıcı, çocuğuna istediği okul pantolonunu alamadığı için intihar
ettiği söylenen İsmail Devrim isimli vatandaş için "keşke
kaymakamlıktan yardım isteseydi" demişti. Onlara göre yoksullar
"gerektiğinde" ölebilmelilerdi de... Sanatçıya düşen, çelişkinin
derinleşmesi için çalışmaktı... Kimse intihar etmesin diye akıl
yürütmek falan da ne oluyordu? Godoman mı olmuştu yoksa Haluk
Levent!
Engin Ardıç çok üstüne gitti ama görüyor musunuz, Arşimed misali
"Bana felsefi bir derinlik getirin istifa edeyim" diyen Kemal Bey
ne kadar haklıymış. Memlekette sefaletin felsefesinin de felsefenin
sefaletinin de sefaleti ortada.