28 Şubat'ın yıl dönümünde "karargâh rahatsız" manşeti atarak tarihe bir kez daha cuntacıların borazanı, bozguncu olduğunu kaydettiren Hürriyet ve Doğan Grubu panikte.
Önce hepimizi aptal yerine koyarak gazetenin eskibaşkırosu'na akla ziyan bir savunma yazısı yazdırdılar.
"Muhtıra aslında muhalefete" türünden bir zavallılığın arkasına sığındılar.
Ardından baktılar ki madara oluyorlar... Genelkurmay bile çıkıp "Karargâh rahatsız gibi bir ifadenin kabul edilmeyeceğini" söylüyor, bu kez de Aliye Rona taktiğine başvurdular.
Aynen öyle, suçu "küçük" birilerinin üzerine yıkmaya karar verdiler.
Sağda solda okuduğumuz, duyduğumuz sipariş haberlerinden ve yorumlarından anladığımız kadarıyla olayın şöyle geliştiğine inanmamızı bekliyorlar.
Birileri tamamen iyi niyetle, boşta bulunarak bu haberi yapmış, başkalarının da dalgınlığına gelmiş ve bu manşeti atmış...
Ve o esnada koca gazetede, ortalığı sarsacağı gün gibi aşikâr olan bu manşet atılırken "hani bana hani bana" diyen tek yönetici de yokmuş!
Pek tabii ki, patronları Aydın Doğan'ın hiçççç haberi yokmuş manşetten...
Yani bütün suç Tufan Türenç'te ya da ne bileyim sayfa sekreterlerindeymiş; hatta üst akıl bile devreye girmiş olabilirmiş.
Ayıptır!
Cunta bildirileri yayınlayarak okurlarını tehdit ettikleri yetmiyormuş gibi şimdi onları ve milyonları aptal yerine koymaya kalkıyorlar.
Yahu iki kere yazı işlerine girmiş her gazeteci bilir ki yöneticilerden, genel yayın yönetmeninden habersiz sayfa manşeti atılamaz, ilk sayfa yapılamaz.
Gazete deneyimi olmasa da orta zekâya sahip herkesin tahmin edeceği üzere o gazete en sonunda da patronun önüne bir gelir; o da bir bakar.
Hele hele o günkü gazete, muhtıra gibi hayati bir gündemle çıkacaksa, genelde yoğun olan patron işi gücü bırakır, her zamankinden daha dikkatli inceler gazeteyi.
Hatta şunu da söyleyeyim, Ortadoğu'nun en stratejik ülkesinde dengeleri etkileyecek bu manşeti atarken Aydın Bey Alman ortaklarına bile danışmıştır.