24 Haziran seçimlerinin rüzgârı dindi. Artık muhalefet de
iktidar da önüne bakacak.
Muhalefetin önü malum. Önce, seçim mağlubiyetinin faturasını kimin,
nasıl ödeyeceğini izleyeceğiz. Hesaplaşmanın ardından çıkacak
yönetimle de yerel seçimlere yüklenecekler. Yani yine biraz geç
başlayacaklar yarışa. Yapacak bir şey yok, mağlubiyetin bedelleri
olacak elbette.
Seçimle hem Türkiye'nin hem de partisinin iktidarını netleştiren
Tayyip Erdoğan ise çoktan yola koyuldu bile...
Önümüzdeki hafta başından itibaren de Türkiye'yi yeni sistemde
nasıl yöneteceğinin, "kadrosunun" ayrıntılarını öğreneceğiz...
Türkiye'yi heyecanlı günler bekliyor.
"Vatandaşa tepeden bakıyorsak kusura bakmayın bu millet şamar oğlanı değildir. Bir oy verir iki oy verir sonra kenara koyar. 24 Haziran'ın fotoğrafını çok iyi çekmeliyiz. Kongre sonrası yerel seçim startını vereceğiz. Aday belirlerken kaşına gözüne değil, halka uyumuna bakacağız. Yerel yönetim bu seçimlere benzemez."
Evet, yerel seçimler hiçbir açıdan Erdoğan'ın liderliğinin oylandığı seçimlere benzemiyor.
Zaten 24 Haziran'da Erdoğan'ın oylarının Ak Parti'yi 10 puan geçmesi de önümüzdeki yerel seçimlerin "farkına" dair önemli göstergelerdendi. *** Seçmenin yerelde partisiyle yüz yüze geldiği alanlar olan belediyeler, liderin rüzgârıyla ilerleyen gemide yolcu değil, kürekçiler olduklarını anlamalılar.
Bu konuda çok iyi örnekler de var... Yük olduğu yetmiyormuş gibi, çalıştıkça zarar veren yerel yönetimler de...
Umarız yeni dönemde, belediyelerin kaynaklarını, belediye şairlerine, ihaleci gazetecilere, şantajcı Twitter trollerine ayıran olumsuz örnekler ayıklanır...
Halka tepeden bakmayan, kaynakları koltuğunun değil, seçmenin ihtiyaçları doğrultusunda kullanan ve sandıkta partisini geçmek için yarışıp sonuç da alan yerel yönetimler artar.
Çünkü yeni dünya savaşçı rekabet dönemine geçti. Ve yeni düzene iddialı bir giriş yapan Türkiye yönetiminin, zararı faydasından fazla yerel ortaklarına tahammül etme lüksü kalmadı.