Yönettiği kent kara teslim olmuşken sözcüsü Cenevre'de kayakta,
kendisi de Boğaz'daki bir balıkçıda meze
tattırırken yakalanan Ekrem İmamoğlu tartışmasında mesele
"yemek" değil...
En yumuşak ifadeyle "sistematik olarak
doğruyu söylememek"...
Zira;
1- Başkan ortalık iddialarla çalkalanırken
önce, sanki böyle bir yemek asla yenmemiş,
iddialar kuru iftiraymış gibi olayı yok saydı. Sosyal
medyada yayılan görüntülere rağmen ağzını açmadı, bir tweet bile
atmadı, attırmadı...
2- Sonra tartışma büyüyünce mecburen bir açıklama
yaptı... "Ayaküstü akşam kayıntısı da mı
yap'mıyak" mealinde savunmaya geçti.
3- Daha sonra da "İngiltere elçisiyle aylar öncesinden
planlanmış bir iş yemeği" yediğini, iptal etmesinin şık
olmayacağını falan söyledi.
4- Son olarak da aslında mesele, söylenenler,
eleştiriler "Umurumda bile değil" dedi.
Şimdi bunlardan hangisi gerçek?
Çünkü "Troller eski fotoğraflarla başkanımıza iftira
atıyorlar" diye savunmaya geçen en yüzsüz
ve ünlü yandaşlar bile tweet'lerini apar topar
sildiler.
İkinciyi de...
Malumunuz, Başkan'ın balıkçıda "ihtiyaç
giderdiği" şeklindeki savunmayı yalanlayan da üçüncü
açıklamasıyla bizzat Ekrem Bey oldu!
Gelelim üçe..
Emin misiniz Ekrem Bey?
Son söylediğinize inanacak olursak... Sayın Elçi'yle yemeğiniz İBB
Başkanı'nın "şeffaf" programında yer alan bir görevse o halde
niçin resmi olarak duyurmadınız? Dahası saklama
ihtiyacı duydunuz?
Ve son olarak dört...
Son kararınız, ağzınızdan çıkan tek gerçek gibi
görünüyor...
Evet, "Sahibiyim" dediğiniz "16
milyon İstanbullunun" (24.20.2019) ne düşündüğü hakikaten
umurunuzda bile değilmiş.
Nasıl olsa "Karda mahsur kalırsam kalayım, yeter ki
belediyenin kar küreme araçları lakerdalarla başkanımı
buluştursun..." diyen efsunlaşmış kemik bir taban var
arkanızda değil mi?