Sistemli şekilde yalanların dolaşıma sokulup, somut delile
ihtiyaç duyulmadan sadece tekrar yoluyla politik gündemin meşgul
edildiği günlerden geçiyoruz. "Ayakkabı kutusu" gibi
sembolleştirmeler üzerinden kamuoyunun gerçeklik algısı manipüle
ediliyor. Birbirini yalanlayan, çelişik veriler ardı ardına
sıralanıp, zamana göre belirlenen alakasız bir sonucu desteklemek
için kullanılıyor.
Örneğin, Gülen çetesi, Doğan medyası, CHP ya da MHP, Erdoğan'ı
Çözüm Süreci'nde taviz vermekle eleştiriyor. PKK-HDP ise Çözüm
Süreci'ne rağmen Erdoğan'ın operasyonları yoğunlaştırdığını
söylüyor. Ardından tümü bir araya gelip içine girilen çatışma
ortamından yine Erdoğan'ı sorumlu tutuyorlar!
Bu nasıl mümkün olabilir sizce? Tek cümleyle, bir kolektif delilik
hali.
Onca acı yaşanırken soruna odaklanıp çözüm bulmamızı geciktiren bu
yalanların üreticisi belli. İlki, mazide kalan üretim ve yönetim
ilişkilerinden ötürü ayrıcalıklarını kaybeden sermaye ve politika
çevreleri. Yıllarca muazzam imtiyazlarla ve azınlıkların
mülksüzleştirilmesi gibi politikalarla palazlandılar. Şimdi Türkiye
kalkınmasının motor gücünü oluşturan çevredeki Anadolu sermayesinin
son 13 yıldaki merkeze doğru hareketini durdurmak istiyorlar.
Aklınıza gelen İstanbul merkezli ne kadar dev şirket varsa hemen
hemen hepsini düşünebilirsiniz.
Bu tekelci sermayenin politik temsilcileri ise, çoğunluğu oluşturan
"kahraman bakkalın" "süper markete" karşı mücadelesinde kendisine
ideolojik güç sağlayan siyasal iktidarın muhalifi partiler. Örneğin
CHP.