Cumhuriyet Devrimi sonrası Türk ulus devletinin inşasında rol oynayan Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip idealist bir adamdı.
Birinci Türk Tarih Konferansı'nda yaptığı aşağıdaki Türk tanımı, onun düşünce dünyası hakkında önemli ipuçları veriyor:
"Uzun boylu, uzun beyaz simalı, düz veya kemerli ince burunlu, muntazam dudaklı, çok kere mavi gözlü ve göz kapakları çekik değil, badem gözlü bir ırk." Sanki sizi tarif ediyor değil mi?
Neyse...
Faşizmin dünyada kol gezdiği o yıllarda Türkiye'de de eğer bir şey teoride mümkün görünüyorsa, pratiği pek sorun edilmiyordu.
Mesela dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esad Bozkurt hiçbir rahatsızlık duymadan şunları söyleyebiliyordu:
"Benim fikrim, kanaatim şudur ki, bu memleketin kendisi Türk'tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmak, köle olmaktır."
Tabii tabii, buradaki "Öz Türk" tanımıyla kuşkusuz ki "vatandaşlık bağı" kastediliyor, asla ırk değil.
"Heyecanla Çankaya Köşkü'ne geldiği vakit, Atatürk'ün yanında bana bir kâğıt uzattı ve şunları anlatmaya başladı:
Sabahleyin ilk bayramlaşmayı kızlarımla yaptım. Onlara bir şey söylemek istediğim vakit bir and meydana çıktı. İşte Cumhuriyetimizin 23 Nisan çocuklarına armağanı." Evet, buradaki Cumhuriyet, Reşit Bey'in kendisi, çocuklar da biziz tabii ki.
Zira Bakan Bey'in çocuklarıyla yazdığı "Türküm doğruyum çalışkanım" andını, 80 yıl boyunca her sabah okula girerken okuduk. *** Danıştay, geçtiğimiz gün, 2013'te kaldırılan Andımız'ın geri getirilmesi yönünde bir arar verdi.
Çarşı karıştı tabii ki. Kemalistler, İslamcılar birbirini yiyor. Milliyetçilerin performansı da fena değil...
Bense konuya artık ideolojinin penceresinden değil pratikten bakıyorum.
İlla çocuklarımıza bir yemin ettirilecekse ve "Andımız" en güçlü adaysa, mesela sene başında bir kere okutun yeter. Milletvekilleri gibi... Öyle ya, her sabah her sabah ant mı içirilir insana?