Türkiye ne zaman ulusal çıkarları için stratejik bir ülkeyle
diplomatik temas kursa hemen "kampanyaya" start veriliyor.
Cumhurbaşkanı beraberindeki iş adamlarıyla birlikte dev bir pazar
olan Çin'e mi gitti...
Ankara, İsrail'le bir ilişki geliştirip Akdeniz'de doğalgaz, petrol
aramaya mı başlayacak...
Ya da Orta Doğu'nun en etkin aktörlerinden Putin Türkiye'ye mi
geldi...
Hemen bir ekip, arşivlere girip yakınlaştığımız ülkenin sabıkasını
çıkartıyor. "Ölü çocuk" fotoğrafları buluyor ve sosyal medyada
üzerimize boca ediyor.
İnsanın bakmaya bile dayanamadığı korkunç kareler...
Ama ne zaman çekilmişler, hangi ülkede kaydedilmişler, karelerdeki
ölümlerin sorumlusu kim? Belli değil.
Olsun gerçeğin bu ayrıntıları önemli değil onlar için.
Yalana, ajitasyona meyillerine bakılırsa maksatları infial
yaratmak, milletin midesini bulandırmak... Yöneticilerin bağımsız
planlarına, programlarına gölge düşürmek, değersizleştirmek...
Mümkünse de engellemek...
Öyle ya, zulümden yakınanın, hakkaniyet arayanın "gerçekten" başka
neye ihtiyacı vardır ki, yalana niye başvursun?
Peki, kimin böyle bir amacı olabilir ve bu amacı için insanları
kandırmaktan çekinmeyebilir?
Elbette Türkiye'nin rakibi, düşmanı olan yabancı devletler bu
çabaya bayılırlar...
Çünkü Türkiye'nin kendilerinden bağımsız ekonomik ve politik
planlar geliştirmesini, çıkarlarına zarar vermesini istemezler.
İyi de sosyal medyadaki bu manipülasyonları yapanlara bakıyorsun
hiç de "yabancı" görünmüyorlar.
Hatta çoğunluğu kendine "İslami" imaj vermiş "yardım kuruluşuyuz"
"iyilik, hizmet için varız" diyen çevreler...
Ancak bakıyorsunuz, kıymeti kendinden menkul meşruiyetleriyle,
halkın oyuyla seçilmiş siyasilere ve kendi devletlerine parmak
sallıyorlar... Türkiye'ye dış politika güzergâhı çizmeye
çalışıyorlar.