Taktikleri şu: Bir yandan sekülerlere dönüp, Erdoğan'ın "şeriat
ilan" etmeye hazırlandığını söyleyeceksin...
Diğer yandan da muhafazakârlara ve dindar kesimlere "Uyan ey
cemaatımüslimin, dinimiz elden gidiyor" mesajı vereceksin.
Peki, bu ikisi bir arada nasıl mümkün olacak? Zor değil.
Mesela;
Önce Adnan Oktar'ın K9 isimli televizyon kanalında yaptığı
programlardan yakınacaksın...
"İslam'a zarar veriyor" diyeceksin.
"Bu iktidar döneminde dinimiz ne hale geldi" diye
söyleneceksin.
Ardından söz konusu kanal hakkında bir işlem başlatılınca da
"herkes aynı şeyi düşünmek zorunda mı, kime göre neye göre.
İsteyen istediğine inanır" diye karşı çıkacaksın...
Her gün bir din hocasının tartışılan fetvasını sanki devletin resmi
görüşüymüş gibi kamuoyuna yansıtıp "Tehlikenin farkında mısınız"
diye soracaksın. Söz konusu kişilere hükümetin en tepesinden
eleştiri gelince ise "Hocalar, cemaatler hedefte" diye ortalığı
ayağa kaldırmaya çalışacaksın.
Dün de baktım, gündemlerinde ipe sapa gelmez açıklamalarını verip
"Suç unsuru içeriyor. Yargı neden devreye girmiyor" diye yıllardır
yakındıkları Alparslan Kuytul adındaki adama ve Furkan isimli
cemaatine yapılan operasyon vardı.
15 Temmuz sonrası tüm foyası ortaya çıkan bu adam için "hâlâ niçin
dışarıda" diye soran karanlık odalar gelişmeleri şu manşetle
görmüşlerdi:
"Furkancılara 28 Şubat darbesi."
Evet, özetle bir öyle bir böyle...
Ve yazdıkları gazeteler, çıktıkları televizyonlar, yüzlerine
taktıkları maskeler farklı olsa da hep aynı ikbal pervanesi
simalar...
***
AİLEVİ MESELELER...
Demek kaderde, "Aydın Doğan medyaya veda etti" haberini Hürriyet'te
okumak da varmış...
Evet, Ayd...