Ramazan da ne yazık ki öncesi gibi çok acı olaylarla geçti. Pek
çok ülkede terör saldırıları yaşandı. Bu yüzden bayram da buruk
başladı.
Yüzlerce insan hayatını kaybetti, sakat kaldı. Ne var ki terör
saldırılarının asıl hedefi "sağ kalanlar" olduğu için geçip gitmiş,
"atlatılmış" bir durum yok. Çünkü dünya üzerinde saldırılardan
haberdar olan hemen hemen herkesin psikolojisi sarsıldı. Güvenlik
ve öngörülebilir bir gelecek gibi temel insani beklentiler yalnızca
bir bölge için değil tüm dünya için "lüks" haline geldi.
Peki, bu şiddet sarmalı daha ne kadar derinleşecek, bir yerde
duracak mı?
Yoksa bu kaotik hal, içinde bulunduğumuz yüzyılın karakteristiği
mi?
Tabloya bakıldığında karamsar olmak için neden çok.
Sahadaki terör aktörlerine ve eylemlerinin niteliğine bakıldığında,
eskinin o ideolojik bir hedefe yönelmiş şiddetini "mumla aratır"
bir durumda oldukları açıkça görülüyor.
Örneğin 70'li yıllarda daha çok illegal sol örgütlerin sorumlu
olduğu terör eylemlerinde fail ve kurban arasındaki karşıtlık
görüntüde bile olsa netti. Zaten örgütler de eğer ortaya çocuk
ölümü gibi dramatik sonuçlar çıkmamışsa eylemlerini
üstlenirlerdi.
Şimdi ise her terör saldırısının ardından kafalar karışıyor. "İyi
de niye" diye başlayan cümleler kuruluyor.
Çok az örgüt çok az eylemi açıkça, "yeğenimin örgütü yapmış" falan
demeden üstleniyor.
Pek çok kanlı eylem, tıpkı ABD'deki bar baskınından sonra olduğu
gibi, neden ve aslında kim tarafından azmettirildiği netleşmeden
"unutturuluyor."
Son yılların en kullanışlı terör markası olan DAEŞ'e bir bakalım
mesela.
"İslam" için savaştığını iddia eden DAEŞ, niçin arife akşamı,
"İslam'ın hâkimiyetindeki" kutsal Medine şehrinde Müslümanlara
saldırır?
Bu örgütün teorik olarak asli düşmanı "başka dinlere inananlar"
olduğu halde, neden cinayet sicilinde "kendi dinine inanlar"
çoğunluktadır?
Hangi mantıkla, "düşman batı" karşısında var etmeye çalıştığı
medeniyetinin huzurunu, ekonomisini, altyapısını, toplumsal
psikolojisini bombalar?
"Kurulduğu ülkelerin yönetimlerini yeterince İslami bulmuyor"
türünden gerekçeler ancak DAEŞ'in iç tartışmalarında taraftarlarını
ikna etmeye yarayabilir.
Öyle ya bir "içeriye", dokuz "dışarıya" saldırmıyorlar ki;
"düşmanlarına" yaptıkları hamleler istisna.
İşin kötüsü şiddetin kısa ve uzun vadede potansiyel hedefi olanlar
da, bu ortamın nedeninin içinde büyüdükleri değerler, kültür ve
atmosfer olduğuna inandırılmış durumdalar.
Hiç düşünmüyorlar, eğer Paris ABD askeri tarafından "işgal
edilebilir" bir coğrafya olsaydı. Paris bombalandıktan sonra
binlerce deniz piyadesi "sahaya inseydi..." 1 milyon Fransız
öldürülse, kadınlara tecavüz edilse, çoluk çocuk eli silah tutan
her erkek işkenceden geçirilseydi... Halkın dini değerleri
aşağılansaydı... Ve bu yaşananlar tarihi bir rutin olsaydı...