Hayatın sadece olumlu atfedilen yön ve duygularına odaklananları tarif etmek için kullanılan "toksik pozitiflik" kavramı herkesin dilinde...
Son dönemlerde "toksik pozitif" denilen insanlardan yakınanları da çok görüyorum.
Çünkü bu kişiler çevrelerindekilerin psikolojisini "zehirliyorlarmış."
Hem kendilerine de zararları varmış. "Gerçekle" yüzleşmeyerek kendilerini kandırıyorlarmış.
Ne biliyorlarsa...
Öyle ya belki gerçekle böyle yüzleşiyorlardır toksik pozitifler?
Bu yolu seçmişlerdir...
Herkes yakınarak ya da karamsarlıkla, hüzünle kafayı bulmak zorunda mı?
Ayrıca eğer böyle bir tanımlama yapacaksak bence memleketteki asıl problem de toksik negatiflik.
Baksanıza, siyaseti ve toplumu zehirlemiş durumda öldük, bittik salgını.
Bir hafta boyunca, ülkenin Cumhurbaşkanı'nın Türklerin geleneksel yiyeceği yoğurdu tavsiye etmesini bile "İnsanlar yoğurdu nereden bulsun" seviyesindeki bir ajitasyonla ayıpladılar...
"Altı üstü yoğurt" diye şaşıranları, "Polyannacılık oynamakla," gerçeklerden kopmakla, vicdansızlıkla hatta "yalan söylemekle" suçladılar...
Aklı başında insanları bile, enflasyon gerçeğini arabeskleştiren negatif gündeme dahil ettiler...
Toksik muhalefet dün de Erdoğan'ın şu aşağıdaki konuşmasına "insanlar açlıktan ölüyor yurt dışına nasıl gitsinler" diyerek kederleniyorlardı:
"Gençlerimizden internet sosyal medya ve benzeri alanlardan faydalanırken gerçek alanlardan kopmamalarını istiyoruz. Kağıda basılı kitapları çantanızdan, masanızdan asla eksik etmeyin. Spora her gün vakit ayırın. Demli bir çay veya güzel bir aromalı kahve eşliğinde yapılan karşılıklı sosyalleşmeyi asla ihmal etmeyin. Yakın çevrenizden başlayarak ülkemizi, imkanınız olursa dünyayı gezip görmek, farklı kültürleri tanımak için şartlarınızı zorlayın."
Aman ha "Ne var bu sözlerde" demeyin...
Dedim ya çok bozuluyorlar.
Hiç olmazsa kimi gazeteciler gibi "Tamam zamlara ben de karşıyım ama..." falan türünden anlamsız şeyler söyleyin.
"Toksik pozitif" demesinler!