Türkiye ve İsrail arasında anlaşmaya varıldığına dair söylentiler üzerine özellikle sosyal medyada hararetli bir tartışma başladı. Polemiklerde kaynak belirtilmiyordu ancak anlaşmada yer aldığı iddia edilen en ince ayrıntılar Twitter hesaplarından paylaşılıp bunlar üzerinden yorumlar yapıldı.
Gece Başbakanlıktan beklenen izahat geldi. Açıklamada İsrail'le anlaşmaya varılan somut bir metin olmadığı ancak süren görüşmeler olduğu kaydedildi. Ama ortada imzalanan somut bir metin olmadığı bizzat muhatabı tarafından açıklandığı halde tartışma bitmedi. Hatta aşırı yorum kavramını da aşan tespitlerde "Erdoğan İsrail davasını sattı" bile deniyordu.
İşin en garip tarafı bu tezviratın bugüne değin Filistin sorunu ve Türkiye ile diplomatik gerginlik konularında tutarlı şekilde İsrail'in safında konumlanmış kesimlerden gelmesiydi. Elbette bu çevrelerden ilki İsrail'den "güneydeki sevilen ülke" diye bahseden Gülen ve yandaşlarıydı.
Sosyal medyada yazdıklarını gören bir yabancı onların, Mavi Marmara Katliamı sonrası "otoriteye isyan edilmez" diyerek ölenleri değil öldürenleri savunan Gülen'in adamları olduğuna asla inanmazdı. Ne var ki bugün İHH gönüllüsü gibi yazıp çizenler, eskiden DAEŞ operasyonu haberlerinin altına İHH merkezlerinin fotoğraflarını koyanların ta kendisiydi. Haber bültenlerinde İsrail'in vurduğu Filistin yerleşimlerini "terörist hedefler" olarak seyircilerine duyuranlar da...
O gece Siyonizm kavramını keşfeden bir diğer grupsa, Filistin'e desteğini Deniz Gezmiş'le birlikte çoktan toprağa gömen memleketin asri zaman solcumsularıydı. Zamanında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı dönemindeki efsanevi "one minute" çıkışını "antiemperyalizm" ya da "mazlum halkların dayanışması" perspektifiyle bile destekleyemeyenler artık birer Hamas militanıydı sanki. Murdock'un Türkiye'deki kanalı Fox'un ekran karartmayı bile düşündüğü ise söylentiler arasında. (smile)
Haklısınız ne yapsın biçareler? Gezi'de ABD ve NATO müdahalesini savunan bu güruh, Suriye, PKK, DHKP-C, İran, Rusya derken Türkiye karşıtı koalisyona üye seçiminde çok da seçici olamıyordu artık. Konuya, bu enformasyon kaynaklarına güvenmese de İslami çevrelerden ve muhafazakârlardan da katılan oldu. Filistin sorununu eskiden beri önemseyen bu kesimlerin her türlü samimi eleştirisi kesinlikle değerlidir, hükümet de dikkate almalıdır.
Ancak mevzuu İsrail'in katliamlarını, Filistinlilerin dini inançlarını, siyasi tercihini ve "modernleşememesini" gerekçe göstererek haklı bulan kesimlerin yalan dolanlarıyla tartışmak doğru değil. Kuşkusuz devletler arasındaki ilişkilerde diplomasinin her türlü enstrümanını kullanmak meşrudur.