Aklımıza elbette önce Türkiye geliyor.
Ama oraya gelmeden önce dünyada ne oluyor ona bir bakalım.
Yerini korumaya çalışan devletlerle yükselen yeni aktörlerin kıran
kırana mücadelesi sürüyor.
Suriye'yi vurmak gibi sansasyonel jestlerle içeride
ittifaklar arayan Trump, Kuzey Kore umacısı falan derken yeni
müdahalelerin sinyalini veriyor. Otobüs büyüklüğündeki
bombalarının reklamına başladılar bile...
ABD ile "kontrollü bir gerginlik" dönemine giren
Putin, Ortadoğu'da Sovyet Rusya'dan bile daha fazla
güç sahibi olma peşinde. NATO üyesi ülkelere
dahi hava savunma sistemi satmak için pazarlıklarını
sürdürüyor. Bir yandan da ABD'nin "bombaların
anası"böbürlenmesine "babası bizde" diye yanıt vermekten
de geri durmuyor...
Seçimler öncesi kendilerini "Kur manipülatörü"
diyerek düşman ilan eden Trump'ın udönüşüyle kolay lokma
olmadığını kanıtlayan Çin artık daha özgüvenli.
Neredeyse ABD nüfusu kadar üst sınıfa sahip
olan Kızıl dev bangır bangır geliyor...
İran her zamanki sessizliğiyle yanı başımızda satranç stratejileri
geliştiriyor. Piyonlarıyla Suriye'deki paylaşımdan bir
parça alıp nüfuz alanını güney sınırımızda da
genişletmederdinde...
Teknolojide, ekonomide, ticarette ve uluslararası siyasette rekabet
gücünü kaybeden AB tırmalıyor. İyice köhneyen eski
kıtanın cazibesini arttırmak ve kopuşları engellemek için
manipülasyonun dibine vuruyor...
Birlikten yakasını kurtaran Birleşik Krallık, yeniden yükseliş
peşinde.
Ve biliyorsunuz, çok az ülke, AB sınırlamalarından
kurtulup dünya piyasasına el atan bir İngiltere'den daha
çetin bir rakip olabilir...
Evet, aralarında mücadelesini verdiğimiz ülkelerin motivasyonları
ve dünyanın hali bu.
Sert geçen bir maç gibi, yeni yüzyıl arenasından kemik sesleri
yükseliyor.
İşte bu yüzden, 17 Nisan sabahı nasıl bir Türkiye'de uyanacağımız
sorusuna önce büyük resimle başladım.
Çünkü hayata devam edeceğimiz sadece Türkiye değil,
bu dünya olacak.
Temennimiz;