Sabahın köründe vapurdan çıkıp Karaköy’ün balçık çamurlu sokaklarından okula yürürken... Gözlerim ister istemez kırık dökük ayakçı meyhanelerine takılırdı. Yüksek taburelere tünemiş ayyaşlar o saatte ayakta sallanarak ucuz şarap yuvarlardı. İnsanlar sabahın köründe neden içer, ayyaşlar o saatte aralarında ne konuşur? 12 yaşında bir çocuk elbet bunları merak eder, ben de merak ederdim. Neydi dertleri?Yıl 1954... Saint Benoit Lisesi’ne yazdırılmıştım. Orta halli babam gelirinden büyükçe bir parçayı benim Fransız Lisesi’ndeki taksitlerime ayırmıştı. Çünkü ilkokul son sınıftaki öğretmenimiz İzzet Bey benim her soruya parmak kaldırmamdan...