Melih Aşık Milliyet Gazetesi

Atatürk düşmanı!

Onları kanallara genellikle FETÖ konusunda iktidarın görüşünü seslendirsin, denge sağlasın diye çağırıyorlar. Adam daha iki çift laf etmeden bir de bakıyorsunuz konuyu laikliğe, Atatürk’e...

16 Ekim 2016 | 852 okunma

Onları kanallara genellikle FETÖ konusunda iktidarın görüşünü seslendirsin, denge sağlasın diye çağırıyorlar. Adam daha iki çift laf etmeden bir de bakıyorsunuz konuyu laikliğe, Atatürk’e, Cumhuriyet’e getirmiş. İktidarı ve siyasi İslamı savunmak zor, Atatürk dönemine çamur sıçratmak kolay. Ekranda FETÖ unutuluyor, Atatürk ve laiklik tartışması başlıyor... Bugünün suçları Atatürk dönemine atılıyor.


İslamcı olmak için Atatürk düşmanı olmak şart mı?
Galiba şart. Peki neden şart...
Şeritçılar Atatürk’e ve Cumhuriyet’e neden düşmandır?
Gelin bunun yanıtını 12 Mart darbesinde hapishane arkadaşımız değerli hukukçu Şakir Keçeli’nin “Şeriat Nedir” adlı kitabından verelim...
“Şeriatçılar 1923 devrimi ile devlete egemen olma haklarını yitirmişlerdir. Bu hak yani egemenlik hakkı onu Tanrı adına kullananlardan zorla alınmış ve halka yani ulusa verilmiştir. Saltanat ve hilafetin bir daha dirilmemesi için de köklü önlemler alınmış adına Atatürk Devrimleri denilen devrimler gerçekleştirilmiştir. İslam’ın siyasallaşmasını isteyenlerin gerçek amacı yitirilen saltanatın yeniden diriltilmesi, elden kaçırılan buyurma yani egemenlik hakkının halkın elinden geri alınmasıdır. ‘Dinimiz elden gitti. Dinimizi yaşamalıyız. Müslümanlar zulüm görüyor’ nakaratlarının insanlarımızı kandırmak böylece kendilerine halk desteği sağlamak için söyledikleri yalanlardır.”
Biz hapisteyken...
Bir genç dostumuz sordu:
- Sizin zamanınızda hapishaneler nasıldı...
Kısaca anlattım... Bendeniz 12 Mart darbesi sonrasında TRT’den atılmış, aylak dolaşıyordum ki... İşkence gören bir öğrencinin filmini çekmem söz konusu oldu. O sırada Avrupa Türkiye’yi işkenceyle suçluyor, hükümet işkence olmadığını iddia ediyordu. Le Monde yazarı Paul Balta “Gel işkence olmadığını gözünle gör” diyerek Türkiye’ye davet edilmişti. Benim film projesini Dev Genç’in yönetim kurulundan güvenilir sandığım bir kişiye anlatmıştım. Meğer arkadaş muhbirmiş. Az sonra sıkıyönetimce gözaltına alındım. Gözümü Ankara Yıldırım Merkez Askeri Cezaevi’nde açtım...
Büyücek bir koğuşta 50 - 60 kişiydik. Duvar dipleri ranzalarla çevrilmiş, ortaya büyük bir masa konulmuştu. O koğuştan Ümit Fırat, Uğur Kökden, Şakir Keçeli gibi arkadaşların adları kalmış aklımda. Biz akşama kadar briç veya satranç oynuyorduk. Bunlar yasak değildi. Çoğunluk günü kitap okumakla geçiriyordu. Ara sıra hapishane komutanı albay koğuşu kolaçan etmeye gelirdi. Kimi ayağa kalkar kimi ranzasında bir şey olmamış gibi kitabını okumaya devam ederdi. Siyasi mahkûmlara saygı vardı. Bendeniz birkaç hafta yattım çıktım. Çünkü isnat edilen suç uymadı. Devlet hem işkence yok diye açıklama yapıyor hem beni işkencenin filmin çekmekten hapiste tutuyordu. Akşam vakti tahliye ettiler. Hapishanenin karşısındaki büfeden bir şişe votka ve birkaç şişe kola aldım. Kolaları yarıya kadar döküp şişelerin yarısını votkayla doldurup kapıdaki jandarmayla içeri gönderdim.
Şenlik olmuş o akşam...

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
DERTLERE ÇARE 21 Kasım 2024 | 214 Okunma Acemoğlu ve Atatürk 19 Kasım 2024 | 598 Okunma ÇANKIRI OPERASI 16 Kasım 2024 | 148 Okunma BALLI VURGUN 14 Kasım 2024 | 301 Okunma ŞAHSİ HESAP 12 Kasım 2024 | 275 Okunma