Bundan 50 yıl önce... 12 Mart darbesinin sıkıntılı günlerinde, biz 7 Gün dergisinde çalışırken delikanlının biri boynunda asılı fotoğraf makinesiyle koşa koşa gelir, yazı işleri müdürüne bir iki kare fotoğraf bırakır, yine koşa koşa çıkar giderdi. Onun Bekir olduğunu çok sonra öğrendik. O yıllarda serbest foto muhabirliği yapıyordu. Akşamları da müzikhollerde kanun çalarmış. Sonraları Günaydın’da muhabir, ardından büro şefi oldu. Uzun süre birlikte çalıştık. Ankara notları yazarak sütun yazarlığına başladı. Sonra köşe yazarlığına geçti. Türkiye’nin en kısa ama en etkili yazı yazan gazetecisi oldu. Laik cumhuriyetin eşsiz ve yılmaz savunucusuydu. Aynı zamanda insanlara hayvan ve doğa sevgisini aşılayan eşsiz bir kalem.
Bir zaafı vardı; çok sigara içiyordu. Geçen yıl hastanede ziyaretine gittiğimde kardeşleri de yanındaydı. Biraz düzelince sigaraya yine başlayacağını söylüyordu. Öylesine bir tutku.
- Çok şeyler yapabilirdik ama yapamadık, demiş bir röportajında. Bu da onun tevazuu. Talep edilenden çok fazlasını yaptı. Türkiye’yi bekleyen tehlikeleri en güzel o anlattı. Anlayabilenlere...