Yargıya güven azaldığında hemen akla gelen öykü odur... Bu öyküye göre... Prusya Kralı Büyük Friedrich yazlık sarayının yakınındaki bir değirmenin gürültüsünden veya görüntüsünden rahatsız olur. William Gravenitz adlı değirmenciye haber yollayarak bu değirmeni kendisine satmasını ister. Değirmenci isteği reddeder. Söylentiye göre Büyük Frederik bunun üzerine köpürür: - Bu adam benim o değirmeni tek kuruş vermeden elinden alabileceğimi bilmiyor mu? Değirmenci bu öfke üzerine: - Elbette alabilirdi, der, eğer Berlin’de yüksek mahkeme olmasaydı... Bu efsane dillere: - Berlin’de hâkimler var, deyişiyle yerleşmiştir... Öykü, hâkimlerin adalete olan bağlılığını ve yurttaşın adalete güvenini sembolleştirir. Ancak bu öykünün hiç dikkate alınmayan bir yanı vardır ki, onu da BirGün’de Gülşen Karakadıoğlu hatırlatıyor. Eğer Kral Friedrich yargı kararlarına saygı göstermese... “Ben o hâkimlerin kararlarını tanımıyorum ve o kararlara uymuyorum”, havasını ülkesine yerleştirmiş olsaydı... Yüksek mahkeme kararları o denli güçlü ve bağlayıcı olabilir, o köylü yüksek mahkemeye o denli güvenebilir miydi? Bu efsaneleşmiş öyküde, Kral’ın hukuka olan saygısının da altını çizmek gerekmiyor mu?