Birinden, “hayır” yanıtı alacağınızı çok iyi bildiğiniz bir şeyi
ister misiniz? Hele hele o kişi daha önce birkaç defa aynı
isteğinize “hayır” yanıtını vermişse... Yine de bu istekte ısrarcı
olur musunuz?
Bizim yöneticiler bu tür kaygılar taşımıyor anlaşılan!
Başbakan Binali Yıldırım, üç gün önce Atina’da, alacağı yanıtı bile
bile Yunanistan Başbakanı Çipras’tan darbe şüphelisi kaçak
askerleri istedi...
Ve karşılığında hukuk dersi aldı... Çipras:
“Bizim ülkemizde yargı bağımsızdır. Beğensek de beğenmesek de
verdiği kararlara uymak zorundayız...” deyiverdi...
Yanıt sürpriz değildi zira Çipras birkaç hafta önce Çin’de
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da aynı cevabı vermişti.
Yunanistan, Almanya, Belçika, ABD mahkemeleri darbe sanıklarını
neden vermiyor?
Biz “Vermeyin” dedik de onun için... Darbe girişiminin ertesi günü
kafası gözü yarılmış generallerin resimlerini Anadolu Ajansı
aracılığıyla dünyaya yaymak, açıkça “Darbecileri iade etmeyin”
anlamına geliyordu. Çünkü uluslararası hukuk malum:
“İadesi istenen suçlu; adil olmayan yargılama, ölüm cezası, işkence
ve küçültücü muameleye maruz kalma riski varsa o ülkeye
verilmiyor”
Bizim iktidarın ikide bir “idam”dan dem vurması bile şüphelilerin
iadesinin reddi için yeterli sebeptir. Kaldı ki yukarıda sözü geçen
ülkeler bugüne dek iade için usulüne uygun talepte bulunmadığımızı
da söylüyor...
Biz darbe sanıklarının iadesini istiyor muyuz, istemiyor muyuz;
belli değil!
Hani
büyüyecektik!
İktisatçı yazarımız Güngör Uras, ülkenin durumunu politik yalanlar
üzerinden değil de gerçekler üzerinden düşünmeye ve öğrenmeye
niyetli olanlar için zihin açıcı bir kitap yayımladı...
Adı;
“Sanayileşecektik, Büyüyecektik, N’oldu Bize...”
Uras tanıtım yazısında diyor ki:
“Osmanlı’dan bu yana sanayileşmeye, kalkınmaya çabalıyoruz.
Niyetimiz iyi de... Netice kötü...
... Bir türlü silkinerek kendimize gelemiyoruz... Hele hele
şimdilerde üretmekten vazgeçtik. Tüketiyoruz. Sanayi sektörüne,
tarıma, üretime yatırım yapacak yerde dış ve iç kaynakları inşaata,
konuta, AVM’lere harcar olduk. Bu kısır döngüden kurtulmak
zorundayız. Kısır döngünün dışına çıkabilmenin tek yolu, planlı
ekonomiye dönmek, yeni bir “Atılım Programı” ile sanayileşmeye,
kalkınmaya yönelmektir...”
***
Bu kitabı yurtseverler ile Türkiye’nin yarınları için uygun
siyaseti arayanlar satır satır okumalı... Türkiye’nin bugün
büyük sorunu muhalefet partilerinin ülke çıkarlarına uygun siyaset
oluşturamamasıdır... Bu tür kitaplar geçmişi aydınlatarak geleceği
düşünmemize yardımcı oluyor... Önümüzdeki yolu aydınlatıyor...
DİLENCİ
CHP Milletvekili Levent Gök, Aile Bakanı F. Betül Kaya’ya sorduğu
soruda diyor ki:
- Ankara’daki kavşakların hemen hepsinde dilenciler
bulunmaktadır... 2 - 3 aylık bebekleri ile kadınlar, ilkokul
çağında çocuklar bölgede dilenmektedirler. Bu kişilerin sokaktan
kurtarılması için yürütülen çalışmalar nelerdir?
İstanbul’da
aynı dram yaşanıyor... Üstü başı dökülen kadın veya erkekler
kucaklarında birkaç aylık bebeklerle dilenciliğe çıkıyor...
Bebekler ve çocuklar merhamet çeksin diye yarı çıplak
dolaştırılıyor. Burunları akıyor. Titriyorlar... Çocuklara
resmen işkence yapılıyor. Gözler önünde insanlık suçu işleniyor...
Halkımız, belediyeler ve polis duruma seyirci... İnsanlığımıza
yazık...
Dünyanın dört bir yanında
“yılan, kurbağa, böcek, kaplumbağa” yiyen askere bir şey
olmazken
ülkemizde asker “ihaleye çıkarılan yemek” yüzünden
ölüyor!
G.E