Türkiye başkanlık sisteminin yanlışlıklarını sayıp
dökerken...
İktidar partisi rotayı daha basit ama daha sakıncalı bir sisteme
kırdı...
“Partili cumhurbaşkanı”
Başkanlık sisteminde Anayasa’yı ve kurumları baştan aşağı
değiştirmek gerekecekti.
Sistem az da olsa kuvvetler ayrılığı getirecek, Başkan’a sorumluluk
yükleyecekti.
Partili cumhurbaşkanı sistemi ise cumhurbaşkanının sorumluluğunu
ortadan kaldırıyor.
Üstelik Anayasa’da tek maddeyi değiştirerek yürürlüğe
girebiliyor.
Anayasa’dan “Cumhurbaşkanı seçilenin varsa partisiyle ilişkisi
kesilir” cümlesi çıkarılırsa iş bitiyor..
Partili cumhurbaşkanı sistemine geçilirse ne olacak?
Cumhurbaşkanı’nın şu anda fiilen yaptıkları yasal dayanağa
kavuşacak..
Cumhurbaşkanı AKP’nin parti örgütlerini, il başkanlarını,
milletvekili adaylarını, bakanları bizzat seçecek, başbakanı muavin
gibi kullanacak, Meclis’e egemen olacağı için yüksek yargıyı da
bizzat belirleyecek.
Parlamenter sistemde başbakan Meclis denetimine açıktır. Hakkında
gensoru verilebilir. Hukuki ve cezai sorumluluğu vardır. Partili
cumhurbaşkanının ise her türlü yetkisi olacak ama hiçbir
sorumluluğu olmayacak.
Evet 1961 Anayasası’ndan önce partili cumhurbaşkanları gördü
Türkiye...
Ancak sistemin sakıncaları görüldüğü için vazgeçildi. Tekrar eskiye
dönmek için sebep yok. Üstelik partili cumhurbaşkanı adayının nasıl
ve ne yönde yetkiler kullanma eğiliminde olduğunu biliyoruz.
Engelli yarış!
İçinde bulunduğumuz hafta “Engelli Haftası”... Ülke nüfusumuzun
yaklaşık yüzde 12’si, yani tahminen her 9 yurttaşımızdan biri
“engelli” durumunda. Görüldüğü üzere oran hayli yüksek, dolayısıyla
devletin bu konuda yapması gerekenler de hayli çok. Engelli
yurttaşlarımızın yaşadığı genel sorunlar ve devletin bu konuda
yaptıklarını sorarsanız... Buyurun CHP Milletvekili Murat Emir’in
verdiği bilgilere bakalım:.
“OECD ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na göre AB’de
engellilerin yüzde 29.9’u yoksunluk/sosyal dışlanmışlık riski
altındayken bu oran Türkiye’de yüzde 77.1’dir. Örneğin günde 2
milyon insanın gelip geçtiği başkent Ankara’nın merkezi sayılan
Kızılay’daki 15 yaya üst geçidinin tamamı 25 - 30 yıllıktır ve
hiçbiri engelli ve yaşlı yurttaşlarımızın kullanabileceği durumda
değildir. Ankara’nın merkezindeki yaya üst geçitlerinde tek bir
asansör bile yokken günde bir kişinin bile yaya olarak geçmediği
dağ başlarında gereksiz yere asansörlü onlarca üst geçitler
yapılmıştır.
OECD araştırmalarına göre ilkokuldan sonra engelli bireylerin okulu
bırakma oranı AB ülkelerinde yüzde 25, İsveç’te yüzde 11 iken bu
oran Türkiye’de yüzde 60’tır. Devlet personeli içinde 64 bin 191
kadro engelli memurlara ayrılmış iken 21 bin kadro boş
tutulmaktadır.”
Umutmayalım... Herkes her an engelli durumuna düşebilir...