Ferzan Özpetek, İstanbul Kırmızısı adlı romanında İtalya’dan İstanbul’a gelen Anna’yı anlatıyor.
Anna İstanbul’da, bir duvarda şu yazıyı okuyor:
“When was the last time you did something for the first time”
Yani “En son ne zaman bir şeyi ilk kez yapmıştın?”
Yazar Anna’yı şöyle tarif ediyor:
“Hayatının önceden çizilmiş sabit raylar üzerinde ilerlediğini anlıyor. Yön değişikliği olmamıştı. Bir şey aklına esmemiş, bir hevese yenik düşmemiş, bir meyle kapılmamıştı.”
***
Yeryüzünde ve çevremizde böyle yaşayan pek çok insan var. Tekdüzeliğin sinsi rahatlığını serüvenlere feda etmiyorlar. Mutlu olabilecekleri bir serüven, biraz ötede kendilerini bekliyor da olsa, en küçük zahmete girmiyorlar. Konfor ve tembellik ağır basıyor. Bir kısmı yorgundur, o yüzden ruhsal dalgalanmalara kapılmaktan korkuyor. Bir kısmı cesaretsiz... Zaman zaman, dünyaya bu tekdüze yaşam için mi geldiklerini düşünenler vardır elbet. Ama çemberin dışına nasıl çıkacaklarını bilemezler. Kimisinin o enerjisi yoktur, kimisinin kültürü izin vermez. Aynen klasik memurlar gibi... Klasik memurlar, parlak bir gelecek az ötede kendilerini bekliyor olsa da yaşadıkları asgari koşulları tekrar bulamamak korkusuyla... Yerlerinden milim kıpırdamazlar... Yaşadığını hissetmeden ve hissettirmeden dünyadan geçer giderler... Son zamanlarda.. Ülkenin siyasi hayatı da biraz böyle oldu... Farklı arayışlardan, cesur yönelişlerden kaça kaça... Paslı raylar üzerinde çakıldık kaldık...
KADER
Ne seçim sonuçlarını onlar tayin etti...
Ne AKP nin tek başına iktidarına onlar mani oldu.
Ne çözüm sürecini onlar başlatmıştı.
Ne çözüm sürecini onlar bitirdi.
Ne siyasetin koltuk hesaplarına karıştılar.
Ama hesabın sonuca ulaşması için terörün tırmanması...
Birilerinin ölmesi gerekiyordu.
Kader ve tesadüfler onları seçti.
Vatan için öldüler dersek yanlış olur
Siyasi hesaplar, hesapçıklar için öldüler.
Geride yetim yavrular, dul kadınlar, gözü yaşlı analar bıraktılar.
Böylesi pisi pisine ölüm, görülmemiştir.