Sene 1965, mevsim sonbahar... Üniversitenin birinci sınıfını bırakıp cebimde sadece 200 dolar, gönlümde sinemacılık hayalleriyle İsveç’e yollanmışım. Daha Malmö’ye ayak basmadan paralar suyunu çekmiş... Vakit geçirmeden Lund şehrinde lokanta işçiliğine başlamışım... Akademiska Föreningen, Grand Hotel, gibi lokantalar... Sonra Tetra Pak, Scan (Kavlinge) gibi fabrikalarda iş tutmuşum... Mülkiye’deki arkadaşlar ikinci sınıfı okurken ben İsveç’te bu aleme girmişim. O yılı öyle geçirmişim. Geçenlerde İsveç’ten gelen bir gazeteciyle sohbet ederken:
- Bu yıl Türk işçilerinin İsveç’e gelişlerinin 50’inci yılı kutlanıyor, demez mi...
Benim de o sarışın ülkeye ayak basışımın tam 50. yılı... Demek ben de İsveç’e ayak basan ilk Türk işçilerindenim...
Bu küçük tarihi olay da bir biçimde kutlanmamalı mı?
Sonunda karar verdim... Bir plaket yaptıracağım...
Üzerinde İsveççe ve Türkçe:
“İlk Türk işçisi Melih Aşık’ın Lund şehrine gelişinin 50. yılı” gibi bir ibare bulunacak.
Önümüzdeki haftalarda Lund’a gideceğim.
Belediye Başkanından randevu isteyip bu plaketi bana vermesini rica edeceğim...
Herhalde kırmayacak benim götürdüğüm plaketi makamında bendenize takdim edecektir.
O tarihi anı resimleyerek ölümsüzleştireceğiz...
Peki sonra ne mi olacak? Plaketlerin sonu malum....Çocuklar, onlar olmazsa torunlar, evde kalabalık yapıyor diye plaketleri eskiciye satıyor...
Eskiciler de yere serdikleri gazete kağıdı üzerinde gelen geçene okutmak üzere sergiliyor.
Gelecekte eskici tezgahlarında gözünüze böyle bir plaket ilişirse...
Bilin istedim, öyküsü yukardaki gibidir.