Şimdilerde yalnızca iskeleti kalan bu hayalet bina Kumkapı’da
olup pencereleri Kadırga Meydanı’na bakar... Dışardan bakanlar
şimdi orada yalnızca bir harabe görür. Ben ise çocukluğumu...
1950’lerde biz bir süre bu konak büyüklüğündeki binada oturduk.
Yüksek tavanlı büyük odaların her birinde bir aile yaşardı.
Binadaki ailelerin çoğu Ermeniydi. Binanın sahibi babamın arkadaşı
Lütfik Amca idi. Lütfik Amca yakışıklı, ağır bir adamdı. İki
karısı, iki ailesi vardı. Bir ailesi de bu evde, yanımızdaki büyük
odada yaşardı. Lütfik Amca bir gece bu ailesinin yanında, bir gece
diğer ailesinin yanında kalırdı. Odaların ortasındaki koridor biz
çocukların oyun alanıydı. Lütfik Amca’nın bizim yaşımızda bir kızı
vardı; Sona... Asık ve solgun yüzlü, güzelce bir kızdı. Oyun
oynarken yüzü gülerdi.
Lütfik Amca bir yılbaşı akşamı kendi çocuklarıyla birlikte bizlere
de ufak tefek hediyeler getirmişti. İlk yılbaşı hediyemizdi
sanırım. Ne çok sevinmiştik.
Yıllarca seyrek de olsa bu kocaman eski evin önünden geçtim... Ama
içinde kimlerin yaşadığını sormak aklıma gelmedi. Çocuk
yıllarımızdaki o aileler çoktan bir yerlere göçmüştür diye
düşündüm.
Geçen hafta sonu yolum o tarafa düşünce eski anılar gözümde
canlandı. Binanın altındaki kahvehaneye oturdum. Bir çay söyledim.
Patrona sordum:
- Bu binada yaşayan kaldı m?
- Artık kalmadı, dedi, bir yaşlı kadın yaşıyordu o da geçen yıl
öldü...
- Kimdi o?
- Bayan Sona...
- Kaç yaşlarındaydı?
- Senin yaşında görünürdü...