Adım adım tarihi bir dönemece, “partili cumhurbaşkanı” sisteminin Anayasa’yı değiştirmeden fiilen sahneye konulmasına tanıklık ediyoruz... Son haftalarda ibre “başkanlık”tan “partili cumhurbaşkanı” sistemine çevrilmişti. Başkanlık için uzun uzadıya uğraşmaya gerek yoktu. Partili cumhurbaşkanı sistemi de başkanlığın sağladığı yetkileri hatta fazlasını sağlıyordu. Haziranda Anayasa’nın bu yönde değiştirileceği söyleniyordu. Ancak Anayasa değiştirilmeden sistem yürürlüğe konuldu sayılır. Parti Sözcüsü Ömer Çelik dün bunu açıkça ifade etti:
- Sayın Cumhurbaşkanı’mızla AK Parti kadroları arasında bir
milim bile mesafe yoktur, dün olmamıştır, bundan sonra da
olmayacaktır...
Sözcü Ömer Çelik, kamuoyuna, Cumhurbaşkanı’nın artık hem partiyi
hem hükümeti yöneteceğini, Anayasa’nın “Cumhurbaşkanı olanın
partisiyle ilişkisi kesilir” hükmünün kâğıt üzerinde kaldığını
böylece net olarak ifade etti.
* * *
Tamam, fiili durum buydu da, demokrasinin en azından şekil şartlarına uymak.... Örneğin Binali Yıldırım’ın başkanlığını dün ilan etmek yerine işi kurultaya bırakmak... Parti başkanını kurultay seçmiş gibi göstermek daha şık olacak... Pazar günü Ankara’ya getirilip otellerde ağırlanacak binin üzerindeki delege de figüran yerine konulmayacaktı... Böyle inceliklere de gerek görülmüyor demek...
ÇÖZÜM
AKP ve hükümet başkanlığını devralmaya hazırlanan Binali
Yıldırım’ın ilk seyahatini Diyarbakır’a yapması olumludur.
Bu ilgi ve öncelik iyi de çözüm için yeterli mi?
Güneydoğu’da her gün şehit veriyoruz. Genelkurmay hemen ardından
açıklama yaparak 5 - 10 PKK’lının etkisiz hale getirildiğini
bildiriyor. Herkes biliyor ki 5 - 10 PKK’lıyı etkisiz hale
getirmekle o örgütün kökü kazınmaz, bu savaş kazanılmaz. Dış
politikada, diplomaside, askeri stratejide köklü değişiklik yapmak
gerekiyor.
Binali Yıldırım’ın bu konularda tezleri ve Beştepe’yi etkileyecek
gücü var mı?
Bu arada basının da konuya eğilmesi gerekiyor.Güneydoğu’daki savaş
nasıl biter?
Tartışmalarda önceliği bu konuya vermeliyiz.
Kafa karışıklığını kararlı siyasete dönüştürmeliyiz.