“Tayyip Erdoğan, 2009 yılında, dönemin ana muhalefet lideri
Deniz Baykal’la terör konusunu görüşmek istemiş, Baykal bu
görüşmenin kamera kaydına alınmasını talep etmiş, Erdoğan kabul
etmeyince Baykal, düşündüklerini Erdoğan’a bir mektupla iletmişti.
Dün o mektup hatırlatıldı. Bakın o mektupta özetle ne
deniyordu:
1. Siz, “açılım” adı altında PKK ile, Kandil ile müzakere içine
girerek terörü meşrulaştırıyorsunuz. Terörle mücadele yerine
müzakere kararının ağır sonuçları olur.
2. Siz, elinde silah olan güçlere, “alan hakimiyetini” teslim
ediyorsunuz. Bu tercih, terör örgütünü bölgede egemen güç haline
getirir.
3. Bu siyasi tercih ile siz, terör örgütüne destek vermeyen yerel
halkı, Kürt kökenli vatandaşlarımızı PKK’ya teslim ediyorsunuz.
Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu sorununu, “PKK sorunu” ile eş değer
hale getiriyorsunuz.
Sonuç: Çözüm sürecinde PKK’nın silah depoladığını, devletin ise
süreç zarara uğramasın diye her şeyi görmezden geldiğini bizzat
iktidar itiraf ediyor. Çözüm süreci başından sonuna kadar bir
çözülme süreci olarak yürütüldü, bugünkü kanlı mecraya bir hatalar
zinciri sonunda varıldı...
HÜR
6 - 7 Eylül olaylarının 60. yıldönümü akşamı, bu defa azınlık
işyerlerine değil Hürriyet gazetesine bir baskın düzenlendi. Tayyip
Erdoğan’ın “Eğer 400 milletvekilini bir parti almış olsaydı bugün
bunlar olmazdı” ifadesinin Hürriyet internet sitesinde veriliş
şekline tepki gösteren yaklaşık 200 kişilik bir militan grup gazete
binasına saldırdı. Etrafı kırıp döktü. Polisin olay yerine geç
gelmesi dikkati çekti. İktidarın kendinden yana olmayan basını
sindirme eğilimi ve bu yöndeki demeçler somut saldırganlığa bu
şekilde dönüşmüş bulunuyor.