Bir makam, bir koltuk boşaldığında adaylar oraya kendileri gelebilmek için ne yaparlar? Direkt ya da dolaylı kişisel reklamlarını, propagandalarını yaparak, değil mi? Ben o işi şöyle güzel yaparım, o koltuğu böyle güzel temsil ederim, eğitimim şöylesine yüksektir, yeteneklerim böylesine büyüktür türünden konuşurlar...
Tayyip Erdoğan da 20 ay önce Davutoğlu’nu atarken yeni yönetim
anlayışını “Güçlü cumhurbaşkanlığı, güçlü başbakanlık” olarak
özetlemişti. Önceki gün Tayyip Erdoğan’a çok yakın bir milletvekili
bu formülün bittiğini, yeni yönetim anlayışının “Güçlü
cumhurbaşkanı, düşük profilli başbakan” olduğunu söyledi.
Bu durumda gönüllerinde “Başbakanlık” yatanlar Cumhurbaşkanı’na
kendilerini nasıl ve hangi yöntemlerle beğendirmeye çalışacaklar,
sanırız az çok belli olmuştur.
Örneğin biri “Efendim” diyecektir, “En iyi düşük profilli
başbakanınız ben olurum, benden daha düşüğünü bulamazsınız...”
Bir başkası, “Efendim, o düşüğüm dese de aslında pek düşük
değildir, benim yanımda Eyfel Kulesi gibi kalır”... Öteki, “Bende
profil yoktur, varlığımla yokluğumu ayırt edemezsiniz”... Berikisi,
“Düşük profil ne ki, siz emredin ben çukur profilli Başbakanınız
bile olurum” diyerek kendisini övecektir.
Düşükler arasında birinci olanı başbakan seçmeye hazırlanırken
geçmiş olsun Türkiye diyoruz.
“Çöllere doğru”
Almanya’da ünlü bir tiyatro oyuncusu ile politikacı bir davette
yanyana düşmüş. Politikacı “mesleklerimiz birbirine benzemiyor”
deyince ünlü oyuncu:
- Hayır sayın ekselans tiyatro ile politika birbirine çok benziyor.
İkimiz de komedi oynuyoruz.Ancak siz bunu çaktırmıyorsunuz”
demiş.
Meseleyi Türkiye açısından ele alırsanız... Ne komedi ne drama
benzeyen saçma sapan bir oyun oynanıyor.
Basın özgürlüğünde 190 ülke arasında 150’inciliğe düştük...
Bir ülkede basın özgürlüğü yoksa demokrasi yok demektir.
Demokrasi yoksa ne hukuk, ne asayiş kalmıştır.
Gazeteci arkadaşlarımız yargılanmak için mahkeme önünde beklerken
kurşunlanıyor
Çünkü gazeteciye saldırana hem teşvik hem ödül var.
Saldırıdan kurtulan arkadaşlarımız mahkeme salonuna giriyor.
Yaptıkları habercilik nedeniyle 5 yıl hapse mahkûm oluyor.
Olay iki gazetecinin hapsedilmesinin ötesinde...
Türkiye’nin dünya ölçeğinde “anti demokrasi kampına”
hapsedilmesidir.
Atatürk’ün hedefi bugün de sıkça dile getirilir:
- Ülkemizin kültürünü muasır medeniyetler seviyesine
yükselteceğiz...
Basını hür olmayan ülkenin muasır medeniyet dünyasında işi
yoktur.
Bu kafayla az gelişmiş bir Ortadoğu ülkesi olarak kalmaya
mahkumsunuz...
Bu ülke bu mahkumiyeti hak ediyor mu?