Melih Aşık Milliyet Gazetesi

Profili düşükler!

Bir makam, bir koltuk boşaldığında adaylar oraya kendileri gelebilmek için ne yaparlar? Direkt ya da dolaylı kişisel reklamlarını, propagandalarını yaparak, değil mi? Ben o işi şöyle güzel yaparım, o...

08 Mayıs 2016 | 578 okunma

Bir makam, bir koltuk boşaldığında adaylar oraya kendileri gelebilmek için ne yaparlar? Direkt ya da dolaylı kişisel reklamlarını, propagandalarını yaparak, değil mi? Ben o işi şöyle güzel yaparım, o koltuğu böyle güzel temsil ederim, eğitimim şöylesine yüksektir, yeteneklerim böylesine büyüktür türünden konuşurlar...

Tayyip Erdoğan da 20 ay önce Davutoğlu’nu atarken yeni yönetim anlayışını “Güçlü cumhurbaşkanlığı, güçlü başbakanlık” olarak özetlemişti. Önceki gün Tayyip Erdoğan’a çok yakın bir milletvekili bu formülün bittiğini, yeni yönetim anlayışının “Güçlü cumhurbaşkanı, düşük profilli başbakan” olduğunu söyledi.
Bu durumda gönüllerinde “Başbakanlık” yatanlar Cumhurbaşkanı’na kendilerini nasıl ve hangi yöntemlerle beğendirmeye çalışacaklar, sanırız az çok belli olmuştur.
Örneğin biri “Efendim” diyecektir, “En iyi düşük profilli başbakanınız ben olurum, benden daha düşüğünü bulamazsınız...”
Bir başkası, “Efendim, o düşüğüm dese de aslında pek düşük değildir, benim yanımda Eyfel Kulesi gibi kalır”... Öteki, “Bende profil yoktur, varlığımla yokluğumu ayırt edemezsiniz”... Berikisi, “Düşük profil ne ki, siz emredin ben çukur profilli Başbakanınız bile olurum” diyerek kendisini övecektir.
Düşükler arasında birinci olanı başbakan seçmeye hazırlanırken geçmiş olsun Türkiye diyoruz.

“Çöllere doğru”

Almanya’da ünlü bir tiyatro oyuncusu ile politikacı bir davette yanyana düşmüş. Politikacı “mesleklerimiz birbirine benzemiyor” deyince ünlü oyuncu:
- Hayır sayın ekselans tiyatro ile politika birbirine çok benziyor. İkimiz de komedi oynuyoruz.Ancak siz bunu çaktırmıyorsunuz” demiş.
Meseleyi Türkiye açısından ele alırsanız... Ne komedi ne drama benzeyen saçma sapan bir oyun oynanıyor.
Basın özgürlüğünde 190 ülke arasında 150’inciliğe düştük...
Bir ülkede basın özgürlüğü yoksa demokrasi yok demektir.
Demokrasi yoksa ne hukuk, ne asayiş kalmıştır.
Gazeteci arkadaşlarımız yargılanmak için mahkeme önünde beklerken kurşunlanıyor
Çünkü gazeteciye saldırana hem teşvik hem ödül var.
Saldırıdan kurtulan arkadaşlarımız mahkeme salonuna giriyor. Yaptıkları habercilik nedeniyle 5 yıl hapse mahkûm oluyor.
Olay iki gazetecinin hapsedilmesinin ötesinde...
Türkiye’nin dünya ölçeğinde “anti demokrasi kampına” hapsedilmesidir.
Atatürk’ün hedefi bugün de sıkça dile getirilir:
- Ülkemizin kültürünü muasır medeniyetler seviyesine yükselteceğiz...
Basını hür olmayan ülkenin muasır medeniyet dünyasında işi yoktur.
Bu kafayla az gelişmiş bir Ortadoğu ülkesi olarak kalmaya mahkumsunuz...
Bu ülke bu mahkumiyeti hak ediyor mu?

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
DERTLERE ÇARE 21 Kasım 2024 | 214 Okunma Acemoğlu ve Atatürk 19 Kasım 2024 | 599 Okunma ÇANKIRI OPERASI 16 Kasım 2024 | 148 Okunma BALLI VURGUN 14 Kasım 2024 | 301 Okunma ŞAHSİ HESAP 12 Kasım 2024 | 275 Okunma