Sıkıntılı günlerden geçiyoruz... Hemen her gün bindiğimiz metroya bakıyoruz, hâlâ yüzde 50 boşluk göze çarpıyor. Araç trafiği yoğun, imkânı olan arabasıyla çıkıyor dışarı... Trafikte pizzacı motosikletleri çok faal. Belli ki vatandaş yoğun biçimde dışarıya yemek ısmarlıyor... İstiklal Caddesi patlamasından 5 gün sonra İstanbul hâlâ kendine gelemedi. Turizmci dostumuz İstanbul’da turizmin topu attığını anlatıyor. Ruslardan sonra Almanlar ve İsrailliler de kaçtı. Yabancı büyük şirketler için Türkiye organizasyonları yapan bir dostumuz, turizmin durmasının tam 47 sektörü etkilediğini anlatıyor. Şirketler yoğun şekilde işçi çıkartıyor. Güneydoğu’dan yürek yakıcı şehit haberleri geliyor. Dün öğle saatleri itibarıyla 5 günde 25 şehit vermiştik. Gazetelerdeki al bayrağa sarılı tabut başında ağlayan dul kadınlar, tabuta sarılmaya çalışan bebekler, vicdanı olan herkeste ağlama duygusu uyandırıyor. Suriye batağında, çözüm sürecinde, Cemaat ortaklığında atılan yanlış adımlar veya küçük oy hesapları can kaybı olarak geri dönüyor. Ekonomi irtifa kaybediyor. Türkiye’yi nasıl bir yarın bekliyor? Bunu kimse bilmiyor? Kimse bunun hesabını yapamıyor? Böyle bir dönem daha önce yaşandı mı? Kimse hatırlamıyor... Toparlanmak için işe nereden başlamalı? Tabii Suriye başta olmak üzere her alanda yanlışlardan dönerek, keskin siyaset dönüşümleri yaparak. Aksi halde geleceği göremeyeceğiz...