24 Temmuz İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla basında sansürün kaldırılışının da yıldönümü. Günümüzde 24 Temmuz artık bayram değil “sansürün kaldırılması için mücadele günü” olarak anılıyor. Osmanlı’da çok hoş sansür öyküleri vardır. Yazar Ahmet Rasim bir gün ünlü sansür memuru Hıfzı Bey’e şöyle dert yanar: “Yazdığımız yazılarda zatıâlinizin çizeceğinizi bildiğimiz kelimeleri kullanmıyoruz. Biliyoruz ki vatan, millet, hürriyet, ihtilâl, cinnet, mecnun, yıldız, intihar, zehir vs. gibi birçok kelimeler yazılmaz. Fakat sansürden gelen provalarda her seferinde başka başka kelimeler, cümleler görüyoruz ki, çizmişsiniz. Bunları lütfedip söyleseniz de boş yere yazmasak ve sizi de yormasak.” Hıfzı Bey’in cevabı: “Onu ben de bilmem. Yalnız size şu kadarını söyleyeyim. Siz hangi yazınızı en çok beğenerek yazarsanız, oh, ne güzel oldu, derseniz, benim onu çizeceğimi biliniz.” Marko Paşa Dergisinin yazarlarından Sabahattin Ali, bir yazısına “Sansür istiyoruz” başlığı atmıştı. Gazeteci sansür ister mi? İstemiştir. Dergi sık sık mahkemece kapatılınca, yaptığı çağrıda yazıların, Abdülhamit dönemindeki gibi yayından önceden sansürden geçirilmesini ister, böylece kapatılmaktan kurtulacaklarını yazar....