İktidarlar basına karşı her zaman hassastır. İktidar uzadıkça, başarısızlık dosyası kabardıkça bu hassasiyet artar. Artık rüzgârdan nem kaparlar.
Gazeteci Ahmet İhsan Tokgöz, Abdülhamit’in son matbuat müdürü (sansürcüsü) kılkuyruk lakaplıEbulmukbildönemindeki sansürü anlatıyor.
“Hamidiye suları yeni akıtılmış, çeşmeler açılmıştı. Doktor Besim Ömer Paşa, sular üzerine bir makale yazmıştı. Yaşlı bir adamın çeşme başında dua edişini gösterir artistik bir renkli resim, makaleyle birlikte basılacaktı. Sansür buna sual işareti koydu...”
Neden sual işareti koyduğunu sansürcü başı şöyle izah ediyor;
“Bu resmi görenler ‘işimizin duaya kaldığını anlatıyor’ diyebilirler...”
***
Evet o zamanlar sansür varmış... Yazılar ve resimler baskıya girmeden çıkarılırmış. Ama sansürün bir yararı da varmış! Gazeteciler yazılarından dolayı mahkemeye düşmezmiş. O yüzden sonraki yıllarda Aziz Nesinve Sabahattin Ali, Marko Paşa dergisinde: “Ne olur sansür uygulayın da yazılarımız yayımlandıktan sonra başımız belaya girmesin”diye mizahi ricalarda bulunurlar...
***
Silivri Cezaevi önünde Mete Akyol’un başlattığı umut nöbeti sürüyor. Hemen arkalarında demir kapılar ardında Can Dündar ve Erdem Gülarkadaşlarımız gazeteciliğin bugününü temsilen basın özgürlüğü nöbetindeler! Dışarıda kalanlar mı? Yazdıklarını biliyorsunuz. Ama neleri yazamadıklarını bilmiyorsunuz!
Taşların dili
Pazar günü mezar taşları ve ölümlü sözler için uygun vakit olmasa da...
Hayatın o gerçeğini de ara sıra hatırlamakta yarar var.
Erzurumlu Reyhanidemiş ki:
“Bir ölenin cemaati çoğusa
Ölen insan değil ölen paradır...”
Başka kim ne demiş?
Mesela Aziz Mahmud Hüdayi:
“Muhabbet isteyen gelsin
Haber sorsun mezarımdan.”
Yahya Kemal’in unutulmaz dizeleri:
“İnsan bilir cihanda nedir ömrünün sonu,
Ömründe bir dakikacık etmez hayal onu.”
Bu fikri aziz dostumuz rahmetli Sedat Katırcıoğluşöyle özetlemişti:
“Herkes öleceğini bilir ama kimse öleceğine inanmaz.”
Arif Nihat Asyasözü taşa oturtur:
“Münzevi kabrimin yok ihtiyacı
Günahımdan daha ağır taşa.”
Necati Cumali’nin dileği en iyisidir:
“Ağırlığını istemem ben ölürsem
Beni en sevdiğin halimle hatırla.”
HAYAL
Ünlü düşünür ve yazar Erich Frommdiyor ki:
“İnsanlar uğruna emek verecekleri ve inanacakları bir şeyin özlemi içindeler. İnsanın bütün canlılığı, henüz gerçekleşmemiş olsa da varlığının sıradan kısmını yeneceği, olanaksız olmayan bir hayalin gerçekleşmesi için uğraş vereceği olgusuna bağlıdır. Eğer akılcı, hümanist bir hayal için uğraşma şansı hiç yoksa, insanlar eninde sonunda yaşamın sıkıcılığından bezip bunalacak ve diktatörler ile demogagların akıldışı şeytani hayallerine kurban gideceklerdir.”
İnsanların önüne gerçekçi umutlar ve hayaller koyacak olan
siyasi partilerdir. Yapamıyorlarsa.. İnsanları boşluğa veya
egemenlerin hayallerine teslim edeceklerdir.
TERÖR
“Çözüm Süreci”nde, “Terörle mücadele yerine müzakere” yapılması yanlıştı.
Bugün müzakere yerine mücadele yapılıyor.
Bu da yetersiz.
Silahlı mücadeleyi kazanmak için
Öncelikle propaganda savaşını kazanacaksınız.
Bölgeyi terör örgütünden daha iyi yöneteceğinize, halkı daha mutlu edeceğinize inandıracaksınız.
Bunu başarabilirseniz silahlı mücadeleye de gerek kalmaz.
Sadece adam öldürmekle sonuca varılmaz...