Artık sabahları saat ziliyle uyanmak yok... Genelde patlamayla
uyanıyoruz...
Dün sabah da Adana’daki patlamayla uyandık... Valilik otoparkındaki
patlamada 2 ölü, 31 yaralı..
Peşinden El Bab’dan haber geldi:
“3 asker şehit, 10 yaralı”
Yüzümüzü yıkarken kulağımız radyoya gitti: “Dolarda yeni rekor;
3.42”
Rekoru hazmetmeye çalışırken ekrandan alt yazı geçti:
“Şırnak’ta terör: 1 şehit 5 yaralı”
Derken bir son dakika haberi:
“Avrupa Parlamentosu’ndan Türkiye’yle müzakerelerin geçici olarak
dondurulması kararı çıktı.”
İnsanın bu hayasız akın karşısında Bizans surlarında 50 kişiye
karşı tek başına dövüşen Cüneyt Arkın gibi haykırası geliyor:
- Teker teker gelin ulaaayn...
Şu El Bab olayı.. Biz orayı IŞİD’den temizlemeye gitmiyor muyuz?
Temizleyip Şam’a bırakacağız öyle değil mi?
Öyle ama Şam bizim oraya girmemizi istemiyor, çünkü bizim orayı
temizleyip kendilerine vereceğimize inanmıyorlar. ABD ve Rusya da
kuşkulu... Çünkü iki günün biri fütuhat kokulu demeçler veren,
Osmanlı’nın verdiği toprakları geri alacakmış gibi konuşan bir
Ankara var karşılarında!
AB’ye gelince... 2004 yılında “Yes, Oui, Ja” diye lehimize tabela
kaldıran Avrupa Parlamentosu dün bizi kapı dışarı etti.
Daha birkaç ay önce “Vizesiz Avrupa”yı konuşuyor, bavul yapıyorduk
ki, kendimizi kış ortasında kapı dışında buluverdik...
? ? ?
Neden oluyor bunlar...
Yurtta sulh cihanda sulh, gibi ata nasihatlarını bir kenara
bıraktık..
Ulusal çıkarları değil kişisel siyasi çıkarları ve kaprisleri öne
koyan bir dış politikaya yöneldik...
Demokrasi ve hukuku çöpe attık.
Bir sorunu çözmeden başka sorunlara kapı açıyoruz...
Gücümüzü çok aşan eylem ve söylemlere girişiyoruz...
Güvenlik duvarlarımız o yüzden çöküyor.