YÖK Başkanı Yekta Saraç önceki gün üniversiteye girişte yeni
sınav sistemini yani YKS’yi açıklarken uzmanların bu sistem
üzerinde bir yıl çalıştığını söyledi..
Oysa eğitimin “E”sinden anlamayan birkaç kişi otursa bundan daha
mantıklı bir sistem kurardı. Şu hale bakın ki...
Öğrenci sabah ‘Temel Yeterlilik Testi”ne giriyor. Eğer puanı 180’in
üzerindeyse barajı aşmış sayılıyor ve öğleden sonra sayısal, sözel
veya eşit ağırlık puanlarının hesaplanacağı sınavlardan birine,
ikisine veya tümüne giriyor.
Öğrencinin 180 puanı aşıp aşmadığını kim belirliyor?
Kendisi... İnanmayacaksınız ama öyle...
Öğrenci sınavdan sonra “Benim kâğıdım 180 puanı aşar” diye
düşünürse öğleden sonraki sınavlara giriyor. Eğer aşmadığını
düşünüyorsa diğer sınavlara girmiyor.
Tabii... Pek çok öğrenci barajı geçemedim diye diğer sınavlara
girmeyecek, ama notlar açıklandığında barajı geçtiğini görecek, pek
çok öğrenci de barajı aşamadığı halde boşuna alan sınavlarına
girecek, boşuna sınav ücreti ödeyecek. Sistemin her tarafı böyle
abuk subuk... Yazık bu gençliğe...
PANAMA
Kanal İstanbul nasıl savunuluyor? Şöyle:
“Dünyada Süveyş Kanalı nasıl anılıyorsa, Panama Kanalı nasıl
anılıyorsa, biz de Kanal İstanbul’la dünyaya yeni bir marka olarak
ses vereceğiz...”
İyi güzel ancak... Alp Acar’ın hatırlattığı gerçeklere ne
diyeceksiniz...
Süveyş Kanalı Hint Okyanusu yönünden gelen ve Akdeniz’de bir limana
erişmek isteyen bir ticari geminin yolunu yaklaşık 12.200 deniz
mili (yaklaşık 30 gün) kısaltır. Panama
Kanalı ise bir geminin yolunu kısaltarak 27 gün kazandırır.
Kanal İstanbul ise yolu kısaltmıyor, aksine uzatıyor. İstanbul
Boğazı’ndan iki saatte geçecek olan bir gemi Kanal İstanbul’dan en
erken 4 saatte geçiyor...