2015 defteri kapanırken yürekleri dağlayan bir karar çıktı mahkemeden.
Van depreminde 45 kişiye mezar olan Dağ Apartmanı davası
sanıkları iki müteahhit ile mühendisin hapis cezaları para cezasına
çevrildi.
Hayatını kaybeden Dağ Apartmanı sakinlerinin yakınları deprem
sonrasında adalet arayışına girdi.
Savcı iddianameyi ‘olası kast’tan hazırladı.
Bu, şu demekti: Kişi öldürmek istemiyor ama ölümüne neden olacak
ortamı da yaratıyor. Mesela siz gidip bir yere bomba
bırakıyorsunuz, insanların ölmesini istemiyorsunuz ama o bomba
patlıyor ve insanlar ölüyor. Bu olası kast.
Ancak mahkeme ‘bilinçli taksir’e bile gitmeyip kararı ‘basit
taksir’den verdi.
Bilinçli taksirde fail olacakları öngörmesine rağmen kendisine
güvenerek hareket eder ve korkulan olayın gerçekleşmeyeceğini
düşünür. Yani bir nevi “Bir şey olmaz canım!” der.
Bu davadaki gibi ‘basit taksir’de ise olacakları hiç öngörmez,
kestiremez.
Yani, burada mahkeme şunu demiş oldu: “Sanıklar böyle olsun, bina
yıkılsın, 45 kişi ölsün istemediler, bunun olabileceğini
akıllarından bile geçirmediler. Ama binayı yaparken gerekli dikkati
ve özeni de göstermediler.”
Mahkemenin bu ‘iyi niyetli’ yaklaşımının altında sanıkların
ailelerinin de Dağ Apartmanı’nda oturması yatıyor. Bilirkişi
raporları “Eğer kişi o binada yaşıyorsa gerçekten de binanın
yıkılmayacağı inancı içerisinde hareket etmiştir” yönünde
çıktı.
Umursamaz müteahhitler ülkesinde bu durumu ‘hoş görmek’ ne yazık ki
adalete hizmet etmiyor.
*