Yeryüzünün en az insan hasarlı kıtası Antarktika bile, insanlığın denizleri silip süpürme hevesinden payına düşeni alıyor.
Burada hayatın devamlılığını sağlayan kriller, endüstriyel
balıkçılık yüzünden azalıyor.
Balık yağı kapsülü üretiminde ve balık çiftliklerinde yem olarak
kullanılan kriller hunharca avlanıyor.
Buzulların erimesiyle 1970’ten bu yana yüzde
80 azalan kril nüfusu
şimdi bir de endüstriyel balıkçılık tehdidiyle karşı karşıya.
Aslında, bütün bir ekosistem tehlikede.
Çünkü Antarktika’da neredeyse her canlı ya kril yiyor ya da kril
yiyen başka bir canlıyı.
Dev balinalardan penguenlere her şeyin hayatta kalması krile
bağlı.
Antarktika Okyanu-su’ndaki kril nüfusu azaldıkça orada yaşayan
canlılar besin bulamayacak, yaşam alanlarını kaybedecek.
Kimileri, yeterli miktarda kril olduğunu ve balıkçılığın henüz
tehdit oluşturmadığını savunsa da, aşırı avlamayla neslini
tükettiğimiz hayvanları unutmamak gerek.
Sayısı 5 milyarı bulan göçmen güvercinlerin neslini tüketen
uzaylılar değildi malum.
Okyanusta ‘dünyanın en büyük koruma alanı’ isteniyor
Kril nüfusunun azalması, dünyanın karbon yutağı okyanusların
hastalanması ve iklim değişikliği ile mücadelenin zorlaşması da
demek.
İşte bu yüzden, Greenpeace 15 Ocak’ta “Antarktika Okyanusu’nu Koru”
sloganıyla küresel bir kampanya başlattı.
Greenpeace’in kutup bölgelerinde buzulların arasında ilerleyebilen
özel gemisi Arctic Sunrise, Güney Kutbu’ndaki üç aylık seferine
başladı.
İlk ünlü konuğu Greenpeace’in Antarktika elçisi Javier Bardem olan
gemide sefer boyunca bilim insanları da bulunacak; bölgenin özel
koşullarına dair bilimsel araştırmalar yapılacak.
Kampanya, Antarktika Okyanusu’nu oluşturan denizlerden biri olan
Weddell Denizi’nde 1.8 milyon kilometrekarelik bir alanın ‘koruma
alanı’ ilan edilerek ‘dünyanın en büyük koruma alanı’ haline
gelmesini istiyor.
Hedef, ekimde Antarktika Okyanusu Komisyonu’na söz konusu alanın
dünyanın en büyük koruma alanı olması için sunulacak teklifin kabul
edilmesi.
Antarktika anlaşma sisteminin bir parçası olarak kurulan bu
komisyon, bu kıta sularındaki deniz yaşamını ve okyanus bütünlüğünü
korumakla görevli.
Mesele sadece balinalar ve penguenleri korumak değil
Okyanus koruma alanları balıkçılık, petrol arama, madencilik
gibi doğrudan insan etkisinden korunan alanlar.
Okyanusların korunduğu bölgelerde daha fazla canlıyla, daha fazla
biyoçeşitlilikle karşılaşırız.
Çoğu deniz canlısı iklim değişikliği, kirlilik ve aşırı avlanmadan
olumsuz etkilenirken, okyanus koruma alanları vahşi yaşam ve
ekosistemlerin iyileşmesi için gerekli rahatlamayı ve direnci
sağlar.
Elbette Antarktika’da mesele sadece balinalarla penguenleri korumak
değil.
Balık nüfusu toparlandıkça tüm dünyaya yayılıyor; sağlıklı
okyanuslar karbondioksiti emerek iklim değişikliğinin kötü
etkilerinden bizi koruyor.
Milyarlarca insan okyanuslardan besleniyor. Okyanuslar iklim
değişikliğiyle mücadelede elzem olduğu gibi, aynı zamanda dünyanın
da besin deposu.
Okyanuslar iyiyse biz de iyiyiz. Kötüyse biz de kötüyüz.