ORLANDO'da LGBTİ topluluğuna yönelik katliamın hemen ertesinde, ABD'deki silahlı saldırıların aşırı rutinleşmesi ve sorunun temelinde yatan nedenlerden birinin bireysel silahlanma olduğu konuşulmuştu.
Tek o sefer değil, ABD’de sürekli gündemde olan bir konu bu.
Yıllarca silahsızlanma mücadelesi veren Obama’nın silahsızlanmaya
karşı tedbir paketini açıklarken ağlamışlığı bile var.
Normal; sivil halktaki ateşli silah sayısının yetişkin nüfusundan
fazla olduğu, yılda 30 bin kişinin silahlı saldırılarda hayatını
kaybettiği bir ülkeden söz ediyoruz.
*
Peki ya biz?
Aile içi şiddette, en ufak alacak verecek mevzusunda, trafikte,
kavgada, toplumsal olaylarda, akla gelen her yerde karşımıza silah
çıkarken, biz hiç bireysel silahlanmayı mesele ediyor muyuz?
Etmediğimiz gibi, biliyorsunuz en son, meşum darbe girişimi
ertesinde ‘ruhsat almanın kolaylaştırılacağı’ konuşulmaya
başlandı.
Yakın zamanda silahla işlenen cinayet haberlerini tarasanız
göreceksiniz ki, adamın teki iki küçük çocuğuyla eşini öldürüp
sonra kendini vurmuş. Bir diğeri, eşini silahla öldürüp iki de
polis memurunu yaralamış. Ötekisi, eski eşini ve onun kocasını
öldürmüş. Otomobilden ateş açılmış, bir genç ölmüş. Alacak verecek
meselesi yüzünden iki kişi silahla vurulmuş.
Böyle onlarca haber.
Şiddet durmadan tırmanırken ve mevcut politikalar şiddetin önünü
alamazken, bırakın bireysel silahlanmayı sınırlandırmayı, önü mü
açılacak gerçekten? İnanmak istemiyorum.
*
Umut Vakfı’nın tuttuğu istatistiklere göre, 2015’te Türkiye’de
günde en az 5 kişi silahla öldü. Silahlı suçların yüzde 71’i tüfek,
tabanca, beylik silahı gibi ateşlilerle gerçekleştirildi.