“Bunu ancak başka insanların başına gelenlerin kendi başına da
geldiğini bilerek yapabilirdi” der Baldwin ve ekler: “Onun
zamanının bizimkinden kolay olduğu söylenir ama sanmıyorum. İnsan
içinde yaşarken hiçbir dönem kolay olamaz. Bence o sokaklarda
yürüdü, insanlara baktı ve gördükleriyle ilgili yalan söylememeye
çalıştı.”
İnsan insandan ne kadar farklı olursa olsun, duygular benzer; şiir
de insana bunu hatırlatır.
Belki de o yüzden şiiri “anlamamak” diye bir şey yoktur. Şiir neyse
odur; iyi bir şiir dürüst bir tanıklıktır.
“İŞE YARAR BİR ŞEY”
ŞİİR GİBİ BİR FİLM
Pelin Esmer’in son filmi “İşe Yarar Bir Şey” şiirlerle süslü olması
bir yana; kendi başına bir şiir. Şairin tanıklığını anlatan şiir
gibi bir film.
Esmer’in senaryosunu Barış Bıçakçı ile beraber iki yılda yazdığı
filmde Leyla (Başak Köklükaya), 25 yıl aradan sonra ilk kez okul
arkadaşlarıyla mezuniyet yemeğinde buluşmak üzere İzmir’e gitmek
için trene atlar. Aynı trende seyahat eden Canan (Öykü Karayel)
isimli hemşireyle tanışır. Canan, tüm vücudu felç bir adamın,
Yavuz’un (Yiğit Özşener) doktor arkadaşından istediği iyiliği
yapmak üzere yola çıkmıştır. Bir iğneyle onun hayatına acısız bir
son verecektir. Bu, gerçekleştirmesi çok zor bir istek olsa da
Yavuz kararlıdır; eli ayağı tutsa, kendi yapabilecek olsa, zaten
kimseden bunu istemeyecektir.
Leyla avukat ama aslen şairdir. Trende şair kimliğinden Canan’a
bahsetmez ve Yavuz’un evine giderken ona eşlik etmeyi teklif eder.
Canan, Leyla’nın şair olduğunu Yavuz’un evinde tesadüfen öğrenir.
Yoksa Canan’ın şair olduğunu açıklayacağı yoktur.
Peki Canan bir şair merakıyla mı oradadır?
...