Hüsamettin Koçan’la Aslıhan Lodi’nin gerçekleştirdiği nehir söyleşi, “Bir Dağda Mucize Yaratan Ressam: Hüsamettin Koçan” adıyla Doğan Kitap’tan çıktı. Büyük bir güven ve sevgi ortamında geçen çocukluğun ardından İstanbul, Güzel Sanatlar, örgütlenme, evlilik, üretim derken doğduğu topraklarda, Bayburt’un Bayraktar Köyü’nde kurduğu Baksı Müzesi’yle köklerine sahip çıkan bir adamın öyküsü bu. Muazzam bir insan ve tabiat sevgisi akıyor kitabın sayfalarından.
◊ Küçükken babanız kız kardeşinizi okutma konusunda kararı size ve abinize bırakmış; siz de onay vermemişsiniz ve kız kardeşiniz okuyamamış. Bugün ise doğup büyüdüğünüz köydeki kız çocuklarının okuması, kadınların güçlendirilmesi için uğraşan birisiniz. Sizi o çocuktan bu yetişkine çeviren ne oldu?
- Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu ve belki de kız kardeşimin önünü kestiğim için duyduğum vicdan azabı. Kız-erkek ilişkisi yakın bir okul ortamı ve yabancı hocaların ufuk açıcı tavırları bakışımı değiştirdi. Ben kadını daha güvenilir de bulurum. Çalıştığım kurumlarda etrafımdakilerin yüzde 80’i kadındır. Dekanlık yaptığım yıllarda yardımcılarımın ve asistanların çoğu kadındı. Plastik Sanatlar Derneği Başkanlığı yaptığımda yönetim kurulunun büyük kısmı kadındı. Baksı Kültür Sanat Vakfı’nın yönetim kurulunun -ben hariç- hepsi kadın. Kadının projelerimiz içinde ayrıcalıklı bir yeri de var. Kadın istihdamı için de çalışıyoruz.
◊ Baksı Kültür Sanat Vakfı’nın ilk yönetim kurulu başkanı eşiniz Oya Hanım’dı, öyle değil mi?
- Başta köylüler biraz şaşırdılar. “Şimdi biz yengeyle mi çalışacağız?” dediler, yadırgadılar. Şimdi ise pek benimle konuşmak istemiyorlar, devamlı Oya’yı arıyorlar.
◊ Çocukluğunuzda babanız çalışmak için hep gurbetteymiş. Köyün erkeklerinin çoğu aynı durumdaymış. Hâlâ öyle mi?
- Erkek hâlâ gurbette. Dışarı gitmeyi durdurduğunuz andan itibaren aslında orası daha sevinçli bir yer haline gelecek. Çünkü adam gittiği yerde kültürel yabancılaşma yaşıyor. Kendi toprağı içerisinde üreten bir hayat kurabilse çok daha iyi olur. Bizim modernizm köylülere çok şey vaat etti ama hiçbirini vermedi. “Şehre gidin, ne istiyorsanız orada” dendi. Pek öyle olmadı.