Artık bu şehri tanıyamıyorum.
Sadece kentin hafızasının silinmesinden, Beyoğlu’nun başka bir yere dönüşmesinden falan bahsetmiyorum, 20 yılda betonla örülen Şanghay’da gibi hissediyorum kendimi. Çocukluğumun o sade ama renkli, hem tarihi hem yeşili bol, dünya güzeli kenti gitti... Yerini ruhsuz AVM’lerle dolu, sokakları ve kaldırımları insanlara değil araçlara hizmet eden, büyüye büyüye kalan son ormanlarını ve çeperindeki şirin köyleri yutan bir canavar aldı.
İstanbul siluetini kaybetti.
Ama daha acısı, biz İstanbul’umuzu kaybettik. Her tepe oyuldu, betonla dolduruldu; bir tepeden bakarken, aralarda can çekişen 3-5 koru dışında, Boğaz’ı çevreleyen bir yeşil göremez olduk.
Eskiden eğri büğrü de olsalar alçak binalar ve ağaçlı sokaklarla doluydu bu şehir. Onların yerine ve şehrin açık arazilerine boğucu dev beton bloklar, gıpgri yollar geldi.
Refüjlere süs çiçeği dikerek telafi edilecek bir kayıp değil bu.