Halis Çetin, 2012'de İletişim Yayınları'ndan çıkan "Korku Siyaseti ve Siyaset Korkusu" kitabının önsözünde şöyle der:
"Ülkemiz, etnik, ideolojik, mezhebi ve dinsel kimliklere yapılan karşılıklı tehditlere dayanan söylem ve eylemlerin doğurduğu korku siyasetinin ve siyaset korkusunun tükettiği güven ve yüzleşme krizleriyle uğraşıyor. Güven üzerine kurulması gereken siyaset, karşılıklı korkuların körüklediği güvenlik siyasetleri üzerinden inşa ediliyor. Güven devleti yerini güvenlik devletine, güven siyaseti ise yerini korku siyasetine bırakıyor. Korku siyaseti esir aldığı siyaset korkusu ile tüm dünyayı cezaevine çevirerek insanlığın bir kısmını esir, bir kısmını gardiyan yapıyor ve herkesi bu cezaevinde yaşamaya mahkum ediyor. İnsanlar da siyah elbiseli gardiyanların korkusundan beyaz elbiseli gardiyanların merhametine sığınıyor."
** ** **
Korku, şu sıralar yoğun olarak yaşadığımız, bize yaşatılan
duygu.
Kimimiz çocuğunu okula yollamaya korkuyor, kimimiz toplu taşıma
araçlarına binmeye, kimimiz AVM'ye gitmeye, kimimiz şehir
meydanlarından geçmeye...
Ben açıkçası daha çok, yakınlarım için korkuyorum. Kafamda istem
dışı, olası yeni terör saldırıları kurgulayıp senaryolar yazıyor,
zihnimde canlandırdığım o senaryolarda acı haberler alıyor ve
paniğe kapılıyorum.