İnsanların sanata yönelmeleri için yeteneğin şart olduğunu düşünmüyorum ama yetenek olmadığında insanların yeterince motive olamayabileceğini biliyorum.
Ben kendimi bildim bileli resim yaparım. Hayatta her şeyden fazla –okuyup yazmaktan bile- daha çok neyi yapmayı sevdiğimi sorsalar, “Çizmek” derim. Bunu sanatla uğraşmayan birine anlatmak zor ama o üretim süreci aslında bir arınma süreci.
Spor yaptığınızda nasıl toksinlerden arınıyorsanız, sanatsal üretimde de ruhunuzu temizliyorsunuz. Ben şahsen, hayatta beni sıkıştıran ne varsa unutuyor, sakinleşiyor, hatta sorunlara daha kolay çözüm üretebiliyorum.
Ama herkes sanatsal bir üretim yapmak zorunda değil; sanat aynı zamanda izlemek, deneyimlemek, keyfini sürmek için var. Sadece bu da değil; sanat toplumsal barışı sağlayacak kadar güçlü bir araç.
Farklılıkların zenginlik olarak yansıdığı, toplulukları kaynaştırma kapasitesine sahip, ifadenin olabildiğine özgür olması gereken bir yer sanat. Gücü bilindiğinden, çokça otoriter yönetimler tarafından baskılanmasına, sansürün en çok görüldüğü konulardan biri olmasına da şaşırmamak gerek.
Oysa sanat yıkıcı değil, iyileştiricidir.
Sanat, hayal ürünü gibi görünse de aslında gerçeğin ta kendisidir.
Şiddetin her türlüsüne boğulduğumuz, yaşamdan çok ölümle haşır neşir olduğumuz, ekonominin sarpa sardığı şu dönemde tam da ihtiyacımız olan şey sanat. Bizi iyileştirecek olan şey.