BU ülkede yüzde 49’umuz hayatında hiç sinemaya gitmemiş; yüzde
39’umuz hiç kitap okumuyor; yüzde 66’mız konser, tiyatro gibi bir
etkinliğe hiç katılmamış; yüzde 86’mız hiç hobi kursuna gitmemiş.
Yüzde 85’imizin en sık yaptığı etkinlik televizyon izlemek.
(IPSOS–Türkiye’yi Anlama Kılavuzu, 2016)
Gişe rakamları yüksek filmler de malumunuz Recep İvedik ve
türevleri.
Gençlerin yüzde 93.9’u boş vakitlerinde televizyon izliyor. (TÜİK)
Okullarda nitelikli kültür-sanat dersleri olmayınca, kültür-sanatla
ilgili hobisi gelişen pek olmuyor.
‘İyi Ülkeler Endeksi’nde Türkiye kültürde 58’inci sırada.
*
Hepsi aynı yere işaret ediyor: Toplum kültürel faaliyetlere
katılmak için kılını kıpırdatmıyor.
Bu ancak kamudan sivil topluma, kurumlardan bireylere herkesin rol
aldığı bir seferberlikle aşılır.
Ama bakıyoruz, Türkiye kültür hayatına damga vurmuş isimlerin
geçtiği Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (DTCF)
KHK ile fiilen kapanma noktasına geliyor.
“Siyasi ve ekonomik buhranların ortasında her şeye rağmen nasıl
ümitli, dirençli ve hevesli olabiliriz” diye merak edenleriniz
varsa...
İşte bunun en kestirme yolu, kültür ve sanat.
Kültür ve sanatın olmadığı yerde hayat da olmaz.
*
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) bugün yayımlanan
Kültür-Sanatta Katılımcı Yaklaşımlar 2017 raporuna göre, artık
anahtar sözcük ‘pazarlama’ değil, ‘katılımcılık’. Bugün
kültür-sanat izleyicisi sanat kurumları için ‘tüketici’ değil,
‘ortak’.
Sayı değil, nitelik ön planda.
Yine de daha çok insanın çok daha çeşitli kültür-sanat faaliyetine,
daha sık ve kolayca katılması için neler yapılabilir?