Melis Alphan Hürriyet Gazetesi

Silahla kalemi karıştıranlar hukuku ve vicdanı ezip geçiyorlar

OHAL ilan edildiğinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Bu kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı bir uygulama değil, tersine bu değerleri koruma ve güçlendirme amacına yönelik" dedi, hukuk konusunda...

10 Eylül 2016 | 159 okunma

OHAL ilan edildiğinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Bu kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı bir uygulama değil, tersine bu değerleri koruma ve güçlendirme amacına yönelik" dedi, hukuk konusunda kimsenin en ufak endişesi olmaması gerektiğinin altını çizdi.

Darbe girişimi ertesindeki hengamede OHAL’de tüm muhalif seslerin kısılabileceğine dair uyarılar çok duyulmadıysa da, yapıldı.

Ama Cumhurbaşkanı temin etmişti, OHAL sadece demokrasi ile hukuk devletinin korunmasına yönelik bir tedbirdi.

Hukuk devleti hukuku çiğneyerek korunamazdı ya?

*

Ne var ki, bugün geldiğimiz noktada; pek çok kişinin hukuka sığmayan biçimde suçlandığına, gözaltına alındığına veya tutuklandığına şahit oluyoruz.

OHAL sonrasında 50 gazeteci hakkında gözaltı kararı çıktı. Öncesini de eklersek, şu anda 100’den fazla gazeteci cezaevinde.

Gazetecilerin pek çoğu ‘terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmekle’ suçlanıyor.

‘Elde delil namına ne var’ derseniz...

Genellikle sosyal medya paylaşımları ve yaptıkları haberler.

Epey soyut.

Örneğin, Hürriyet gazetesi muhabiri Arda Akın’ın tutuklanması için savcının mahkemeye sunduğu delil -birkaç haberinin yanı sıra- bu yazın çok sıcak olacağına dair bir tweet idi. Sabah gazetesinde çıkan iklim haberine gönderme yapan bir tweet.

Hukuk devletinde tutuklama, güçlü şüphe emareleri ve somut deliller gerektirir. Ama biz OHAL’de, birkaç alakasız tweet’in insanın özgürlüğüne mal olabildiğini gördük. Neyse ki, Arda’nın tutukluğu 26’ncı günde son buldu.

*

Tutuklanan gazetecilerle ilgili elde başka deliller var da biz mi bilmiyoruz?

Savcıların gazetecileri tutuklamaya sevk ederken avukatlara, gizlilik kararı uyarınca paylaşamadıkları belgeler olduğunu söylediklerini biliyoruz.

Ve “Biz bu filmi gördük” diye düşünmeden edemiyoruz.

Ergenekon’un firari savcısı Zekeriya Öz de vaktiyle Ahmet Şık’la ilgili “Açıklanması mümkün olmayan bir kısım deliller var” demişti. O zaman da devletin savcısı diye ona inananlar olmuştu. Nihayetinde, delil falan olmadığı anlaşıldı. Şık’ın boşu boşuna bir yıllık ömründen çalındı.

*

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yargı ve MEB gözünü kapayınca 10 çocuk istismar edildi 03 Eylül 2018 | 7.133 Okunma Saygısız bir toplumuz 27 Ağustos 2018 | 2.388 Okunma İstismar eden üvey babanın ifadesi bile alınmadı 20 Ağustos 2018 | 221 Okunma Türk adaleti ‘intihar’ diye geçiştirdi 13 Ağustos 2018 | 2.617 Okunma Önyargılarını ‘genel ahlak’diye yutturanlara kanmayın! 06 Ağustos 2018 | 4.491 Okunma