VAKTİYLE tarımda kendi kendine yeten az sayıda ülkeden biri sayılan Türkiye nasıl oldu da bu özelliğini yitirdi ve susamdan buğdaya her şeyi ithal eden bir hale düştü?
Her şeyin AKP ile başladığını söylemek haksızlık olur ama AKP'nin ithalatçı ülkelerin ve çokuluslu şirketlerin değirmenine su taşıdığını inkâr etmek de yalancılık olur.
*
Her şey 1980'lerde üretim fazlaları için yeni pazarlara ihtiyaç
duyan ülkelerin ve çokuluslu tarım ve gıda tekellerinin Türkiye'ye
dayattığı uyum programlarıyla başladı.
1977-1988 arasında tarımın ticaret hadleri yüzde 45 oranında düştü.
Destekleme alımlarının tarım katma değerine oranı düştü.
Tüccarların gücü arttı. Ticaret sermayesinin sömürüsü arttı. Aynen
şimdi patateste de olduğu gibi, çiftçiye ödenenle bizim markette
ödediğimiz fiyat arasındaki makas açıldı. İhraç fiyatlarıyla
çiftçinin eline geçen arasındaki makas da açıldı.
1980-90 yılları arasındaki emek karşıtı politikalar nedeniyle
toprak dağılımındaki eşitsizlik büyüdü. 12 Eylül darbesinin
ardından uygulanan sermaye yanlısı politikalar gariban çiftçiyi
ezdikçe ezdi.
1989'da bu politikalar iflas edince tarım lehine 3-5 düzenleme
yapıldı ancak sürdürülebilir değildi.
1994 kriziyle '5 Nisan Kararları' denilen musibetle tarım yeniden
çöküşe geçti. Girdi sübvansiyonları kısıtlandı, destekleme alımları
ve kimi ürünlerin üretimi azaltıldı.
IMF, tarıma destekte ticaret korumacılığının, girdi
sübvansiyonlarının azaltılmasını, kredi-faiz oranlarının
artırılmasını istiyordu. Ona verilen sözlere paralel olarak tarıma
verilen destek yüzde 25'ten yüzde 13'e çekildi.
Hem IMF hem de Dünya Bankası Türkiye'yi uluslararası tarım
tekellerinin yağmasına açtı, Batı'nın gıda stoklarına yeni pazar
yarattı. Türkiye, uluslararası sermayenin açık pazarı haline
geldi.